Adı yerküre olan gezegenden dünyaya ineli birkaç gün oluyor. Neyse ki bu gezegende de yerçekimi kanunu olduğundan dünyaya tekrar ayak bastığımda zorluk çekmedim. Bu Anakara’da gezinti yaparken şair filozofları ile bilge gezginler arasında zaman kavramını yitirmiş olabilirim yine de. Belki de “geçmiş, şimdi , gelecek bir yanılsamadır.”
Aslında şairler öldürülmeseler bu yerkürede Einstain olmadığından mıdır bilinmez zamanın vazgeçilmez olduğuna pekiala inanmayabilir insan.
Bir zaman hırsızı şairle ışıkhızıyla değil sözcükleri takip ede ede gittim bu gezegene. Zira bu yerküreye gitmek için herhangi bir vasıtaya binmek gerekmiyor, öyle astronomik ücret vermek yerine sadece Murathan Mungan ‘ın değişiyle otuz yılın hatırına ilk yüz sayfayı okumak yeterli hepsi bu kadar.
Akıl asıl kendine oyun oynamaya başladığında tehlikeli olmaya başlar diyen Murathan Mungan ‘nın Şarin Romanı adlı yazdığı son kitaptan söz ediyorum. Mungan belli ki bu oyunu sadece kendisiyle değil okuruyla da oynuyor.
“Gerçek dediğin inandıklarımızdan yapılır zamanla… Yerküre varolduğu için değil biz inandığımız için var.”
Ayşe Arman ‘ın kitap hakkındaki müthiş kurgulu, sürprizli, oyuncaklı, bulmacalı sözlerini doğrulayan sözler bunlar. -Devamı »
Yazar: Hülya Yalım - Kategori: Kitap - 8 Yorum - Tarih: Mayıs 31, 2011 3:47 pm
Geşmişiyle övünenleri ayıplar dururdum bir zamanlar… Yeni bir şey üretemeyen, geçmişine sığınmak yerine sessizliği tercih etmesi gerekir gerekmesine de, böyle bir erdemi göstermek her zaman mümkün olmuyor yazık ki.
Bunun çeşitli sebepleri var elbette… Mesela kendinize durumu kabül ettirebilseniz bile, yazı yazman konusunda tazyikli bir baskı görme ihtimaliniz yüksek. Siz sussanız bile susturmuyorlar işte.
Ayrıca öylesine yazdığınız bir konu inanılmaz beğeni toplayıp, sizi de şaşırtabiliyorken; aksine, emek verip, geceyi gündüze katıp uğruna bir kaç kitap karıştırıp, onlarca makale okuyup yazdığınız yazı hiçbir etki yaratmayabiliyor pekiala.
Başka bir sorun da günceli yakalamak adına yaşanıyor bazen de. Sizi zor ve anlaşılmaz olmakla, felsefe yapıp, edebiyat parçalamakla suçlayabiliyorlar mesela. Dile getirilmese, bile içten içe hissettirmek adına ufak tefek girişimleri mazur göreceksiniz artık.
Diğer taraftan güncelle ilgili yazıyı zamanında yayına açmassanız bir anda “olmamış” deyip vazgeçebiliyorsunuz.
Yok eğer “yayınlayayım” derseniz, yayına açtığınızın çok değil ertesi günü “aceleye gelmiş yazı olmamış” diyorsunuz kendi kendinize ama yazıyı yayından çekmeyi de zul görüyorsunuz bir şekilde işte.
Yazıya konu bulmak da cabası.
En çok da açık yazayım derken, açıklar verdiğiniz yazılarda ele veriyorsunuz kendinizi… -Devamı »