Kerameti kendinden menkul şeyhlerin hayli bol olduğu bir dönemde,
gözler vel fecir, samurdan bir kaş, başında hareli nar olduğunu sanan
Şeyhil Mıhşi adında bir şeyh vardı ki; dili mukallit, görüntüsü Halepçe…
Vurdu mu hele hançere…
Yer gök dinler sanırdı….
Eşi benzeri olmayan bir sanattı yaptığı…
Her daim yörük semai formunda olan bu fikri mücerret Şeyhil Mıhşi Efendi
elinde tütün gören ahaliye;
“Helal ise içiyoruz en efkarlısından yok haram ise yakıyoruz en azından…”
diyen üstadın rakibi olduydu bir aralar…
Müftehir edilsin isterdi taa! çocukluğundan beri zavallı…
Ama ne yazık ki; doldurulmuş dolma anlamında Şeyhil Mıhşi koydular adını ta o zamanlar…
Boyu yer elması, davul bir göbekle işkembe-i kübradan konuşur olunca…
Acayip ve garaip hareketleri farkına varıldığında, Şeyhil Mıhşi efendiyi bir hocaya göndermekte çareyi buldular… -Devamı »