Gözleri mavi olmayan Deniz?lerden biriydi bizim Deniz…
Yeleleri alevden al bir ata binmiş,
Kemal‘i düşünmüş gözleri kapalı…
Aşıyor yüce dağları engin denizleri kepçe kulakları dalgalanıyor rüzgarda…
“Deniz üstü köpürür hey canım rinnan nay rinna rinna nay
Kayığa binsem götürür hey canım hey!..
Benim de şu cihana gelişim demiş hey canım rinna nay rinna rinna nay
Bir güzelden ötürü hey canım heyy!…”
Köpürür de, dalganır da Deniz ama durulur sonra sonra ,
“Deniz yırtılır kimi zaman,
Bilmezsiniz kim diker” diye sorar Dalgacı Mahmut
kimine göre deniz aşırı ülkelerle kimine göre Deniz aşırı ilkelerle,
falcı medya derhal devreye girer?
Denizleri yırtılmayı aş da gel kurbanın olam!
İstersen devreye girer Kemal,
Fazlalıkları itinayla alır Kemal Özkan
Ah be Deniz Ah! “Mare Nostrum” * ne oldu sana dostum,
En uzun koşuysa elbet Türkiyede de hizip,
O, onun en güzel yüz metresini koştun da
Pusuda bir ceylan gibi vuruldun
“Acıyorsam sana anam avradım olsun,
Ama aşk olsun sana çocuk, aşk olsun!”
Kemal bu işte Demo mu, intro mu, sterio mu bilinmez
Zil, şal ve Sarıgül. Bu bahçede raksın bütün hızı.
Osmanlı kuralı iki ileri bir geri …
Kanlıca?nın üç zakkumu Yapma Recep dinkardeşliği…
On emire vurgular yapılıyor.
Biri üç dilde “öldürmeyeceksin” der ilahi gülmekten öldürür,
diğeri Türkçe der “çalmayacaksın” ama kendisi hep eski şarkılar çalar…
“Dudu dudu” yu söyleyenin muadili, şarkıcı Emir ise,
“şiki şiki bir durum valla yok” diyor…
“Cihana bir daha gelmek hayal edilse bile,
Avunmak istemeyiz öyle bir teselliyle.”
Aslında yok birbirlerinden farkları,
derya dudusu(papağan) bunlar?
Vah ki vah!
Gazze İsrail değil de;
“Titrerim mücrim gibi baktıkça istikbalimize!” …
* Mare Nostrum Can Yücel’in Deniz Gezmiş için yazdığı şiir.
Hülya YALIM
güzel bir yazı akıcı ve akılcı.
Öldürmeyeceksin milleti güldürmekten!.. Severiz milletçe 90’lık yavrularla çıtır aşklar yaşamayı…
Giydirirler minileri, boyarlar rengarenk, gerdirirler sarkmış fazlalıkları ve yeniden heyecanlandırırlar siyaseten abazalaştırılmış balık hafızalı halkımı… Ve biz de aralarında vuvuzellaları kuşanır çırpınırız dalgalı, işveli Deniz’ler için, altı üstüne getirilmiş Kadayıflar için, ve küheylanlardan savrulan Kasımpaşalı Donkişotlar için… Dalgalı denizlerde mideler bulanırsa, dünya denizlerinde fink atan! Kasımpaşa yapımı takalara bineriz… Bineriz ya! kim kime binip gezer aşikar valla!.. Ama yine de hoşumuza gider gıy gıy sallanmak… Kesmediyse Dümbüllü Gandi’lerden masallar dinleriz… Ve Güzelim Türkiyemde mutlu bir hayat yaşamaya devam eder gideriz… Gitmesine gideriz de… Nereye gideriz işte o, yazarın dediği gibi, istikbali olmayan mücrimin çıkmaz sokaklarına gideriz, kayboluruz… Mütemmim olan ve bilgiyle mutmain olmaya muhtaç olan dimağlara hitab ile müteharrik yazara selamlar…
“Türk milleeetiiiiiiii… zekiiidiiiirrrr…”
Yazıyı okuyunca gayr-i ihtiyari derinden gelen bu ses yankılandı radar olmuş kulaklarıma!.. Neden radar!.. Necib Türk milletinin bir ferdiyim ya!.. Sağdan soldan gelen her sese kulak kabartma manyağı oldukda ondan!.. Aslında hepsi aynıdır… Dediğiniz gibi sayın Yazar. Ama Canım Türkiyemin denizleri ile kerizleri bol ya!.. Dandi’yi, Gandi’yi, Kadayıfı, Kasımpaşalıyı hep yeni sanır ve umutla sarılırız ya!.. Umudun yanında bolca ballı kazık yememiz herhal bundandır. Ama olsun… Türk milletinin aciz ve naciz bir kuluyuz ya!.. 90’lık yavru(!)nun yeniden boyanmış makyajlı haliyle çıtır aşklar yaşamayı pek severiz!…
Neyzen Tevfik merhumun sin kaflı bir şiiri geldi aklıma. Ben yazmaya hicab duydum… İsteyenler yazabilir… Muhteşem giydirmiş bu 90’lık çıtırlara!… Sağlıcakla kalın sevgili okuyucular ve sevgili Yazarım… Ve Sayın Yazarım bu yazınız gibi nice müteharrik yazılarınızı okumak dileğiyle…
ilahi bir dille yazılmış bir yazınızı daha okudum sanki…