Keşke kelimelerin gücü yerine, taşların sırrına inanabilseydim ben de.
Sözlerin sihrine dalmak yerine, taşların özelliklerini ruhsal durumuma göre kullanabilseydim, büyük bir hevesle?
Olmazlarım değil; Elmas?larım olurdu belki de, Firuze ,Yeşim, Zümrüt,Safir, Ametist, Akik, Mercan, Opal,Topaz, İnci,Kaplan Gözü v.s ? Oysa hep diş taşım oldu benim.
Hücre yenileyen, ağrı gideren, taşlara inanmak yerine, Mihenk Taşı diyebileceğim nice kitaplarla, kim bilir kaç inanç çürüttüm ben.
Hiç bir kolyeyi boynuma takıp da, vücudumda bir Aura oluşturacağına, böylelikle elektronik araçların yaydığı; radyasyonlardan korunacağıma, inanmadım nedense…
Bunların zararlı etkilerini gidermek için, şirin mi şirin kaktüs var odam da. Benimle birlikte oksijen soluyan bu canlının, elektromanyetik ortamın zararlı etkilerini bertaraf edeceğine daha çok inanıyorum işte, elimde değil.
Ah bir inanabilsem Kuvartz ?ın mutluluk taşı olduğuna.. Oysa melatonin,serotonin ve endorfin gibi hormonların,kimyasal olarak salgılanması için; bazen bir çocuğu sevmek , bazen de spor yapmak, kimi zamanda çikolata yemek, kahve içmek en güzelidir.
Öyle taşla olacak iş değil yazık ki. Artık ?mutluluktan bihaber dilek taşı.? Belki de en güzeli mutluluğun resminin çizilebilme ihtimalini düşünmektir ama…
Aslında alüminyum da olsa çelik de olsa herkes kendi mutluluğunun demircisidir .
Gittiğim SPA merkezlerinde çeşitli otların yer aldığı masajlar yaptırdım, hatta çamur banyosuna bile girdim ama hiçbir taşın bedenimdeki negatif enerjiyi yok edeceğine inanmadım. Bu geri kafalılık da olabilir ön yargı da ya da adına ne derseniz .
?İskambilden şato yapmaya çalışıyoruz tepeye taş koymayın? diyebilirsiniz. Sahte tanrılarım değil; ne yazık ki, günlük sanrılarım var benim. İnansaydım sonuç değişebilirdi, haklı olabilirsiniz. Acaba taş yürekli miyim? Yok! Yok! Bu konuda taş kafalı olduğuma eminim.
Çünkü bana göre taşlarla başlar karışmamalı zinhar. ?Taş üzerinde taş, baş üzerinde baş olmalı? her daim. İllaki taşlara bir değer atfedeceksek; kimse üzerinde taşımaz ama en faydalı taş çakmak taşı’dır ki; en azından işlevseldir. Eğer taş çalmazsanız size hele çifti geldiyse en eğlenceli taş okey taşı?dır, ancak; yine de diğer bir taşa bağlanmak zorunda olduğu için en iyi taş domino taşı?dır .
Tarihte bazı taşların simgesel özelliği olmuştur. Bazısı da kutsal olarak kabul edilmiştir.
Cahiliye dönemi?nde ?put ? dedikleri şeyler bir anlamda taştır, Yahudilerin Ağlama Duvarı dedikleri de taştan duvardır. Müslümanlar tavaftan sonra şeytan taşlamaları bunlara birer örnektir.
Miraç ?da peygambere asansör görevi yaptığı söylenen Muallak Taşı ile tavafın başlangıç yeri olarak kabul edilen ve cennetten indirildiği rivayet edilen Hacerül Esved çok önemli taşlardırlar, ancak;
Halife Ömer ‘in Hacerül Esved ?e ?Senin bir taş olduğunu bilirim. Ne iyiliğin ne de zararın vardır. peygamberin sana yüz sürdüğünü görmeseydim, sana yüz sürmezdim? demesi boşuna değildir.
Durum böyleyken şimdi farklı farklı taşlara türlü türlü anlam yüklemek niye. OOF! sabır taşına çevirdiniz.
Sanırım istemeden kuyuya bir taş attım, siz bu taşı çıkara dururken, bir taşın; panik atak, migren, reflü astım,anemi gibi hastalıklara iyi geleceğine,mutluluk verip,bolluk ve bereketle donatıp, şans getireceğine inanmaktan umarım vazgeçersiniz.
Malum hepimizin bildiği gibi insanı anlatan nihai taş mezar taşı’dır ki; o taşta da yazı olmazsa anlamı olmaz.
Mezar taşından sonraki taş ise,yine kutsal kitaplarda yazıldığına göre ? Taş Meclisi…?
Hülya YALIM
Dağlardan bilmeyen taşlardanda bilmez derim ben.
Biz ne analarımızın nede yavuklumuzun boynunda taş görmüş nede takmış adamlardan değiliz.Böyle lükslerimiz olmadı hiç. Bu gün olmuş eve bir buket çiçekle bile gitmekten uzağız vesselam.ister alışkanlık ister kazmalık deyin.
BELKİ anadolunun doğası doğrudur derim ben.
Taş ya birinin kafasını kırmak. ya azgın bir köpeği kovalamak için yazıda.
İlk insanlar gibi silah olarak kullandılarya.Takmak bizim neyimize.
Şimdilerde insanların kanlarıyla umutlarıyla kazanılmış milyon dolarlarla alınan elmaslarda. mundar masaj salonlarında uğurda tılsımda boy gösteriyorya neyse.
Aksine tersine kullanılan taşların hıçkırarak şehirleri akrabaları ve kardeşleri nasıl böldüğünü gördük yaymyamların hesaplarıyla.Hala da hesaplanmakta.
Taş kafamız taş yüreğimiz taş vicdanımız olmadımı.Kendileri taşlaşanlar taşa umut başladılar ya neyse.
Bizim taşlarımız suya atılanlardan.Komşunun bahçesinden iki kayısı yürütmek için dala atılanlardan. Ne birinin yüreğine attık. Nede karnına dolurduk.Dağlarda balık tuttuğumuz derelerde öğrendik rengini.
Hain kurt ne numarası varsa yapsın. Yakaladığımızda o taşları biz ne yapacağımızı biliriz.Binlerce yıldır atalarımız yaptığı gibi….
Taşlara inanmak…Şimdilerimde unuttuğum bir ayrıntı idi bu.Fakat küçükken internetten bulduğum ve çocukca gerçekliğine ve bana sağlayacaklarına inandığım bazı simgeler vardı.Bu simgeleri uygun bulduğum taşların üzerine çizip veya kazıyıp yanımda taşıdığım olmuştu 7- 8 yaşımdayken veya her neyse.
Cesaret sembolünü bir çizgi filmden görmüştüm ve bunu taşın üzerine kazıyıp cebime atmıştım.Ne diyim o yaşta cesaretli hissetmiştim de kendimi.
Demem şu ki…Taşların gücünden ziyade gücün bizim beynimizde olduğu.SPA merkezindeki taşların vücuda iyi gelip gelmediğini, zümrütün, elmasın, mercanın etkilerinin gerçekten doğru olup olmadığını bilmiyorum fakat bu taşları birer plesebo hapı gibi görüyorum.
SPA taşlarının vücudunuza iyi geldiğine inanıyorsanız iyi , elmas ile güzel olacağınıza inanıyorsanız güzel, zümrüt ile ise asil hissedeceksiniz asil olursunuz.Kaldı ki zamanında bi tek asiller takabiliyordu zümrüdü.Burjuvazi sınıfın dışındakilerin gücü yeter miydi ki zümrüdü takmaya…:)
Düşündüren ve kuytuda kalan ayrıntıları su yüzüne çıkaran bir yazı yani yine güzel bir yazı…
🙂
Uğuruna inanılacak bir taş varsa böbrek taşıdır efendim , bir de ebabil kuşlarının attıkları taşlar :))
Çok eğlenceli bir yazı olmuş. Sizin bilimden uzak şeylere inanmadığınızı biliyoruz zaten ama elmasın insanı güzelleştirdiğine, zümrütün asil gösterdiğine,mercanın çekici hale getirdiğine inanın derim:)
bu konuda ne taş kafalı nede geri kafalı olduğuna inanıyorum eğer öyleyse bende onlardan biriyim galiba.
nedense ben de hiç inanmadım taşlara.uğuruna nazara pozitif enerjisine…
mutluluğu şansı taştan medet umarak bekliyorsak vay halimize.bu kadar kolay mı yaa mutluluğu taşla yakalamak,bu kadar kolaymı taş sayesinde pozitif düşünmek bu kadar kolaymı bereketi taş sayesinde elde etmek yok yok bu kadar kolay olamaz olsaydı eğer şuan odam üstüm başım heryerim taşlarla dolu olurdu.
evet katılıyorum size en güzeli mutluluğun resmini çizebilmektir.nedir mutluluk?
bir resim istesem sizden mutluluğun resmini çizin desem çizebilme umuduyla beklesem…
evet herkes kendi mutluluğunun demircisidir.nasıl ki demir ustası demiri ısıtır ona şekil vermek için uğraşır dener bozar yeniden yapar bizlerde aynı şekilde ısıtıp yapmaya çalışıyoruz ama ne hikmetse bir türlü olmuyor beceremiyoruz yada beceremiyorum.ama bıkmadan usanmadan devam ediyorum bu gücü kendimde nasıl buluyorum onuda bilmiyorum ama mutluluğu bulana kadar mutluluğun şeklini verene kadar ısıtıp ısıtıp yeniden yapıcam.
yok yok taşla felan olacak iş değil bunlar.
sevgiler ve saygılar
Yazınız sözü taşlardan açılmışken; İnsanlık tarihe ilk olarak taşlardan aletler yaparak adımını atmıştır. İlk uygarlıkların çeşitli taş cinslerinden elde ettiği araç ve gereçlerle şekillendirmişlerdir. Örneğin; kesici ve kıyıcı aletler obsidyen?den üretmiş. Kireç taşından heykelcikler, diorit ten taş baltalar v.b. geliştirmiştir. Bunlar içinden belkide en cezb edici olan çakmak taşıdır. Çakmak taşı büyük olasılıkla ateşe giden yolu açmıştır. Ateş ise insanlık tarihine aydınlığı getirmiştir. Yazınız şunu da düşünmeme neden olmadı değil; -İnsanlığın hala taşlardan medet umması birazda içgüdüsel arkaik dönem davranışları olmaz mı?
Tüm bunları düşünmeme ve sorgulamama neden olan yazınız için ayrıca teşekkürler.
Bu arada bitkilerle iyi kötü haşir neşir olan biri olarak, kaktüsler konusundaki fikrinize kesinlikle katılıyorum 🙂