Kurak bir gün sonrası serin gecenin ez cümlesiyim,
sözlerim kayıp…
bir şarkı sözü var aklımda ,içimden söylüyorum melodisine uyup…
inanamıyorum resmen bu ekolali durumu….
Tanrım bu iğrenç şarkıyı zihnimden sil…
Hayal dünyasının zavallı çocuğu Pepe zihnimde anlamsız bir şekilde tekrar ve ağır çekimle de
ağlıyor. Hem de “Pepe Pepe çok ağlıyor…”
Yaşamın hızlı akışına mola vermek istediğim ilk anda “Pepe Pepe çok ağlıyor…” sözü dilime dolanıyor.
Bu kadar sinir bozucu sözleri üstelik ritmiyle birlikle zihnim acaba niçin tekrar edip duruyor?
Yeni nesil öğretim sistemi Pepe üzerinden işliyor.
Çocuklar üzerinden siyasetin Türkiye versiyonu Pepe.
Çocuk bayramında “Pepe’yi tanıyorsunuz değil mi” diye sorduğunda, çocuklar kadar şendi “eeevett”
cevabını duyan başbakan…
Evrimin kayıp kromozudur Pepe.
Pepe hiçliktir…
Pepe taraftır…
Pepe’yi tanımayan yanar…
Pepe tanınmazsa ağlar…
Pepe’nin önümüzdeki sezon yeni versiyonları şöyle :
Pepe Hapiste… İsyankar halinden hiçbir eser yok. Hidayete ermiş kah elinde tesbih avluda volta atmakta… Kah namaz kılıp ilahi okumakta…
Ve eleştirmemeyi yetinmeyi öğretiyor çocuklara…
“Eleştiren sonucuna katlanır” diyor…
İşin içinden çıkamıyorum,
yaşadıklarımı anlamlandırabilmek adına yazıyorum.
Fakat kulağımdaki melodi değişmiyor…
“Pepe Pepe çok ağlıyor…”
Yaşadıklarından ders almayı bilmeyen bir toplumun korsan çocuğu Pepe.
“Keşke düşmeden yavaşlasaydı” diyor şarkıda.
Dolayısıyla keşke demeyi çocukken öğretiyor Pepe .
Eğer derse ders alır çünkü …
Ders almak Pepe için düşünülemez,Pepe ders verir.
Pepe’nin soruları çoğalacağına sarıları çoğalıyor…
Pepe uyumlu çocuk…
Cici çocuk Pepe…
kulaklarda küpe değil melodi olduğu sürece…
daha çok ağlar Pepe…
YAZAN : Hülya Yalım
ZAMAN-MEKAN : (Pepe’yi ilk kez Bengisu ile Bade’den duydum ve onların sayesinde dilime dolandı. Dolayısıyla bu yazı yazılırken Pepe’nin bir çok video’su izlendi. Bu gece evde balkonda yazıya son şekil verilirken Bengisu’nun annesi Betül’den Pepe’yle ilgili birkaç bilgi daha alındı. Yazı yazılırken Janet & Jak Esim – Alta Alta Es La Luna’sı birkaç kez dinlendi dondurma yendi).
)
“Evrimin kayıp kromozudur Pepe.
Pepe hiçliktir?” diye yazan birinin yetişkinliği belli de tabi okurun zeka seviyesini ölçme yetisine sahip değil henüz. Bengisu ile Bade adlı yeğenlerine anı olsun diye Bu yorumuyayınlıyor.
Pepe yazısıyla alakadarsınız ki okumuşsunuz sayın Özleyiş,
bu yazıyı yazan öylesine yetişkin ki sizin yorumunuzu iltifat kabul ediyor,teşekkür ediyor…
Ne kadar sacma ne kadar alakasiz bi konu. Aceba bu yaziyi yazan hanfendi gercekten yetiskinmi diye düsünmekteyim.
Hülya Hanım yaratıcılığınızı tarif edecek kelime bulamıyorum ve gülüyorum hem de çok 😀
Pepe denince aklıma artık ilk bu cümle gelecek 🙂
“Geldiği yer yok ki belli olsun.”
Yazıya derinliğin yanısıra biraz örtük olarak küfürlü de olsa mizah kattınız sayın Cosmic,
keşke Pepe’nin tek sorunu gayri meşru olması olsaydı. Pepe yaratıcılıktan uzak bir toplumun yalap şap eğitim sisteminin çalıntı figürü.
Hani sanatta %70 esinlenme diye bir kılıf uydurdular ya bari bunun üzerine herhangi bir şey ekleselerdi esinlendik diye kurtarırlardı.
Fakat bu düpedüz kopyalama…
Yani demem o ki geldiği yer yok ki belli olsun :))
Evvel zaman içinde kalbur saman içinde anadolunun bağrında Pepe diye bir çocuk yaşarmış.
Annesinin adı Ayşe Hatunmuş.
Sevgili anneciği, tatlı minnacık pepeye düzgün konuşmayı bir türlü öğretememiş; üstelik bebişine modern bir görünüm kazandırmak için de çok uğraşırmış.
Pepeciğin arkadaşları, onunla isponyolsun olm sen, öylesin sen diye hep alay edermiş.Eee pepenin zavallı anacağı ne yapsın, çok üzülürmüş bu duruma.Ama içten içe de sevinirmiş böyle olunca.Ona göre kıskanırmış diğer bebeler, onun pepesini.Beyni en kapital çalışan, en dini pek; onun oğlu imiş.Hem daha ana rahminden çıkmamış çocuklara da kendi oğlunu örnek gösterirmiş.
Peki anası hep böyle üzülüp içten içe sevinir miymiş.Tabii ki hayır.Sadece sevindiği anlar da olurmuş.Dönemin padişahının, Pepeciği diğer bebeciklere örnek göstermesi de pek hoşuna gidermiş.
Bir gün mahalledeki çocuklar küçük Pepe ile alay etmişler.”P.çsin olm sen.Nerede senin baban?” diye.Pepecik hemen ağlamaya başlamış.Doğruca anacığına koşmuş.”Ana!!!” demiş, “benim babam kim” demiş.Anası: “senin baban ne ettendir, ne de kemiktendir sevgili yavrum” diye cevaplamış.O zaman “nedir benim babam, söyle anacım” deyip anasını zorlamış anası da cevaplamaya çalışmış.”Yavrucum senin baban, senin baban, senin baban…”Anacığı bir türlü ağzındaki baklayı çıkaramamış.Pepecik de bu duruma kızıp anasına “tamam ana anladık.O.punun önde gideniymişsin de, haberimiz yokmuş” demiş.
=)