Bizim ülkemizde süreklice hortlayan bir konu vardır. Hangi toplulukla konuşursanız hangi sözle yola çıkarsanız o sanki gidilecek yolda en işlek caddedeki mutlak duraktır. Bu hortlağa gelen her yeni iktidar eninde sonunda bir şekilde bulaşır bazen de kendini konunun içinde bulur.
Yakınlara gelmedikçe bizi ilgilendirmedikçe ancak son haddinde başka bir değişle yumurta kapıya varınca halk eylemde… Artık anlamadığından mı duyarsızlığından mı güvensizliğinden mi çoğunlukla halk bu konuya hassas ama korkartır.Son anda kavramıştır olayı hep son anda yapmıştır itirazı ne hikmetse hep dönülmeyen yerde…
Nasıl başarıyoruz küflü konuları tekrar gündeme getirmeye biliyor musun? Konuya virgül koyan her iktidar bir şekilde kendi düşünce iklimine doğru rüzgar estiriyor da ondan. Güçlendikçe dişleri keskinleşen bu hortlakların besin kaynağıdır bunlar.
Büyük törenlerle gerçekleşen her yenilik her değişim sonrası karşımızda eskisinden daha da güçlenmiş bir şekilde duruyor bu asri konu.Geçit töreninde yüreyen bir üniforma, edebi bir etkinliğe leke düşürecek kadar lanetli ‘dini afyon gören Karl Marks’ın en ateşli savunucusu olan birinin en tezatlı duruşuna dek sürer gider bu hortlayan problem.
Kimine göre gelenekten geleceğe kimine göre cahiliye kimine göre de dini kabul. Hepsini zaman zaman kapsıyan bazen de dışlayan bir kumaş parçasıdır Türban. Ama bu kumaş parcasına yüklenen anlamlar ‘bayrak da bir kumaş parçası’ dedirttiyor ister istemez.
Kimbilir kaçıncı kez hortlayarak üniversiteye girdiğim yıl başlamıştı türbanın yasaklanma meselesi. Bu yasağın bir cinsiyet ayrımı olmasının en önemli göstergesi ise başörtülü kızlar aşağıda eylem yaparken sakalı neredeyse göbeğinde erkek öğrenciler bir sakal tüyünü bile yerinden oynatmadan öylece pencereden bakmalarıydı.
Zavallı kız öğrenciler tuvaletlerin önünde saçlarını açar kimisi peruğunu takar okula öyle girerlerdi. Yine aynı yerde saçlarını kapar öyle dışarı çıkarlardı.Hatta bu sebeple bazı öğrenciler dalga geçerlerlerdi ‘aç kapa aç kapa artema’ diye…Çok acı çektiler o dönemlerde çok…
Başörtülü arkadaşlarımdan bazısı okulu terk etmişti bu sebeple.. Ama sonra çoğu açıldı hatta bazısı açılma da fazla abarttınca açıklarda kayboldu. Gören bile olmadı bazısını. İşte okuldaki bu yasaklama meselesine karşı ben de imza atmıştım .
Ama şimdi uzlaşımcı sözlerle durumu idare edecek değilim annem ablam arkadaşım komşum da başörtülü saygılıyım ama ben karşıyım sözlerim örtüsüz.
Yapılan son araştırmada mevcut iktidarla son dört yılda başını örtenlerin oranı yüzde 64.2’den 69.4’e bunun içinde başını türbanla örtenler yüzde 3.5’ten 16.3’e çıktığını gösteriyor.
Ama sadece yeni iktidar gelene kadar sürecek bu durum.Yine yeni iktidar gelecek yine yeni aktörler türeyecek ama çözümsüz sorunlar hortlayarak gündemi meşgul etmeye devam edecek tıpkı bir türlü çözülemeyen türban meselesi gibi…
Hülya YALIM
TABİKEDE BU OLMUYOR ÇÜNKÜ KÜLTÜR DEDİĞİMİZ KAVRAM BİLİMİ VE ESTEDİĞİDE KAPSAMAK ZORUNDADIR?.YAŞAMIN SON PİRAMİT PARCASI OLAN KÜLTÜR KAVRAMINI BU ECUBE ALT YAPININ ÜSTÜNE YERLEŞEMEZLER?
KISACASI NAZIM USTANIN ALÂMETLER SURESİ ŞİİRİNDE HERŞEYİ SÖYLEMİŞ VE YAZINIZLA ÖRTÜŞÜYOR!!!!!
ALÂMETLER SURESİ
Yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
Haram sevaboldu, sevap haramdır.
Ak kurt, kara tahtayı daha bir yol kemir,
çekin ki körükleri
ateşe girdi demir.
Çok alâmetler belirdi, vakit tamamdır.
Duyuldu kim ölüm satılıp kâr edile,
kendi kendilerin reddü inkâr edile
ve duyuldu kabuğuna tık ettiği civcivin.
Duyuldu uykusundan uyandığı
zincirinden başka kaybedecek şeyi olmayan devin.
Yedi kat yerin altından uğultular geliyor.
Medet yoktur, bakma geri.
Kantarma zapteylemez oldu beygiri.
Çıkmış üzengiden, ayağı yok mu?
Kan sızar, şâk olmuş, dudağı yok mu?
Gider, böyle gider, dahi gider
bu âteş yolların durağı yok mu?
Bu yol orda biten yoldur.
“Türabolmak ne müşküldür…”
Çekin ki körükleri
ocağa girdi demir.
Bir ateş külçesi düştü buzların ortasına.
Alâmetler belirdi, kıyamet alâmetleridir.
Haberdir, erişmekte kaynayan su galeyan noktasına.
Nazım Hikmet
Madem yazıma yorum eklediniz şunu da iyi biliniz Afo!
Yıllarca sen bir kesime inancından dolayı zulmedeceksin, tesettürlü olanları sadece hizmetçi ve aşağı sınıftan göreceksin ama, zamanla bu kesim kendine gelecek, sınıf atlayacak ve zengin olacak, okuyacak, yüksek tahsil yapacak… o zaman kuduracaksın!..
Saygı, hakkedenlere gösterilir. Hz. İsa’ya atfedilen, “biri yanağına bir tokat atarsa, sen diğer yanağını çevireceksin…” safsatasına karnımız tok.
Ben başörtüsü takarım, takmam SANA NE! Sen mini etekle, kaldırım yosması kıyafetiyle üniversiteye geleceksin, devlet kurumlarında çalışacaksın SANA SERBEST!… Ama, ben inancım veya değil, tercih ettiğim kıyafetle, kişisel tercihimle okumak isteyeceğim, zorla zorbaların eliyle başımdaki örtüye iğrenç ellerin uzanacak!… Kabul edeceğim.. öyle mi!?.. Tekrar edeyim. Dinde zorlama yoktur. İslam kültürü bunu ön görüyor. Le ikrahe fiddin. Bunu Yüce Allah diyor. Yani zorla kimseyi ne örtebilirsin ne de açabilirsin. Öyle ki Allah kutsal kitabı Kuran’da Peygamberine şöyle diyor, “Sen kimseye zorla bir şey yaptıramazsın! Sen ancak sana söyleneni yapabilirsin. İnsanlara ancak tebliğimi iletebilirsin.”
Elbette İslami tesettüre bürünen bir takım ahmakları kabul etmek mümkün değildir. Yani üstü MEKKE, altı Paris olan tuhaf yaratıkları elbette tasvip etmek veya İSLAMİ görmek mümkün değildir. Ama, tercihleri buysa, bunlara da karışmak doğru değildir.
Evet, bazıları şöyle veya böyle İslami tesettürü kullanıyor. Kimisi siyasi maksatla kimisi de farklı düşüncelerle. Öyledir diye YASAKLAMAK mantıklı mı? Yani E5 karayolunda mini eteğiyle kutsal işine çıkmış ağır işçiyi! sırf kötü bir işi mini eteğiyle yapıyor diye, tüm mini etekleri YASAKLAYALIM MI. Ya da tüm mini eteklilelere ağır işçi! gözüyle mi bakalım. Tabi ki yanlış bir düşünce.
Ama şunu iyi anlamanızı istiyorum. Saygıyı hakkedene elbette saygılı olmak İNSANLIK gereğidir. Ama, zorbalar, saygıdan ne anlar. Meşhur deyimdir; nush ile uslanmayanı etmeli tekdir…”
O dönemler geçti. Şimdi yepyeni bir dönem başlıyor. 21. yüzyılda artık zorbalara, yasakçılara, postal yalayıcılarına prim yok! Daha önce dedim. Sen saygı bekliyorsan, öncelikle SAYGI duyacaksın.
Yeni anlayış bu. (onlar bundan anlıyor). Sen bana bir tokat atarsan, ben de (elim armut toplamıyor artık!..) yanağını şiddetle öperim.
Bırakın insanlar bildikleri ve inandıkları gibi yaşasınlar. Devlete, millete, vatana kasıt olmadıkça, tüm yasakların kaldırılması gerektiğine inanıyorum.
Artık bu milleti bu devleti bir takım azınlık hükmündeki azgın azınlıklar yönetmesin. Beyaz Türklerin devri bitiyor. (Acele etmeyin! yavaş yavaş…)
Selamlar
Ne yazık ki bir türlü sonuçlanmayan konu bu.Çünkü halkın en zayıf olduğu konudur.Başa gelmek için vurulan en ince nokta.Ülkemizde daha önemli konular varken (cari açıklar,kayıt dışı para,delinmeye çalışılan anayasa ve dost düşman belli değilken)müslümanlık göstergesinin çok ötesine çıkan TÜRBAN nın nesini tartışıyoruz.
Secih beye katılıyorum dışarıya gelince haram olmuyo ama evdekilere gelince haram ?kişiyi nasıl bilirsin kendin gibi? deyimi tam burası için bence?
Gilman beye sesleniyorum.saygı çerçevesinde yazarsak daha iyi olur kanısındayım.Sorunları böylemi hallediyorsunuz.saygı görmek istiyorsunuz ama sözlerinizden nasıl bir saygı görmek istediğiniz anlaşılıyor. ?Ne verirsen elinle gelir seninle?.Ayrıca başörtüsünü din için değil de görüntü veya çıkarları için kullanıyorlarsa tabi ki karşıyız. altı kaval üstü şişhane Daracık kıyafetler,makyajdan görünmeyen yüzlerle dolaşıyorlar ortada. Eskiden hiç olmasa bir duruşları vardı. Şimdi pop sanatçılarının konserlerini akın akın dolduran onlar, müzik eşliğinde kendilerinden geçenler yine onlar?
Böyle ılımlı islam olmaz olsun.
Evet bizim ülkemizde süreklice hortlayan, günlük tartışmalarımızın hem ayrılmaz bir parçası, hem de bitmek tükenmek bilmeyen kavgası haline gelen türban sorunumuz var. Bu sorunun yıllardır çözülemeyişine hala bir anlam veremiyorum. “Başı açıklar nasıl ki kendi yaşam haklarına saygı bekliyorlarsa, aynı şekilde başı kapalılarda saygı bekleme hakkına sahiptirler.” diyen arkadaşa katılıyorum. Bu arada üniversitelerde türbanlı eğitim olacak ve olmalıdırda.(İnanca saygılıyım. Ama bu türban sorunu birilerinin menfaati için siyasete alet olmamalı, siyasi fikirlerin bir sembolü haline getirilmemelidir.)
toplum sanki 4×4 müslüman herşey mükemmel sadece kadının türbanı kalmış başka sorun yok muş gibi bir hava var. türbanlı kadının kocası,babası, abisi,dayısı,amcası erkek cinsinden neyi varsa dışarda haram peşinde gözümüzü kadınlardan almayız, faiz yeriz, kul hakkı o da neki, namaza vaktim yok, oruç belki, benim kalbim temiz deyip hertürlü haramı hiç çekinmeden allah affetsin der yaparız sonra kadının türbanına gelince olmaz sa olmaz. yarını mahşeri hiç düşünüp hareket eden kaç kişi kaldı bu toplumda hertürlü rezilliğin yaşandığı ve hesabını verceğimiz o mahşer gününde türbana sıra gelirmi acep ? binlerce kadının soyunup döküldüğü, sömürüldüğü, taciz ve tecavüz edildiği, reklamlarda peşkeş çekildiği kadın vücüdunun kullanıldığı bir dünyada ve bunun hesabı varken türbana sıra gelirmi acep ? efendimiz veda hutbesinde müminlere; size iki emanet bırakıyorum bunlardan bir tanesi kadınlarımız ! emanete hıyanet eden müslümana rahmet edecek mi yaradan ? gene efendimiz bir hadisinde dünyanın herhangi bir bölgesinde müslüman bir kadına yapılan bir zuluma karşı malı ve gücüyle karşı koymayan bizden değildir diye emretmiştir, yanı başımız ırak’ta müslüman kadına zulm var ben hiç buna karşı yapılan bir mücadele duymadım yani hadise göre artık müslümanlığımızın allah tarafından kabulu efendimizin hadisine göre şüpheli ! cennet anaların ayakları altındadır, işte kadın böylesine kutsaldır ve en değerli varlık gibi korunup kollanması gereken kadın bir selpak gibi kullanılıp atılmaktadır.bütün bunların ışığında kadının türbanı olmuş olmamış pek önemli değildir.
kadın haklarını, değerlerini ve kadına olan sorumlulukları yerine getirmeden kıyafetine ilişmek günümüz erkeğinin ERKEKLİĞİ OLSA GEREK !
Türbandan/Tesettürden nemalanan olduğu gibi, beyni erimiş fosiller de tesettüre, dolayısıyla hak ve özgürlüklere karşı çıkarak ve her türlü ifsadı, çürümüşlüğü savunarak nemalanmaktadır.
Hadi Avrupa Birliği’ne giriyoruz… Aynen Avrupa üniversitelerinde olduğu gibi bu çürümüş fosiller her türlü düşünceye ve yaşantıya saygı gösterseler ya!.. Olmaz. Onlarınki apaçık DİN/İSLAM düşmanlığıdır.
Sorarım! Sana ne ve YOBAZ serseri, sana ne! Üniversiteye gelen ister mini etekli, halka burunlu, küpeli gelir, ister tesettürlü… Sana ne be gerzek!.. Sen insanların hayatlarına, düşüncelerine, yaşayışlarına, inançlarına hangi hakla karışırsın çukurdan alçak embessilll… Tabi ya! bu güne kadar kurmuş olduğun pislik hayat elinden kayıp gidecek. Beyinler özgürleşirse, saltanatın bitecek. Hadi ordan sen de alçak işbirlikçi. Hem bu ülkede yaşayacak, hem de milletin her türlü inancına, geleneğine, örfüne yasak koyacaksın. YÖK denilen AZGIN TEKELER kurumunu bu ülkede isteyen kim? Ne solcusu, ne sağcısı ne de futbolcusu… Hiç kimse… Malesef sümsük siyasiler de bir türlü adam gibi bir duruş gösterip; “hiç kimsenin kılına, tüyüne, inancına karışmayacağız ve her kesin, her kesimin haklarını yasayla koruyacak düzenlemeler yapacağız…” deme cesaretini gösteremiyorlar.
Ama, yine de iş olacağına varır… diyeyim ve bazı OLMAZZZ’cıların, YASAK’çıların kabusu olacak inancımı aktarayım. Bu ülkede nehirler yataklarına doğru akmaya başlamıştır. Başı açıklar nasıl ki kendi yaşam haklarına saygı bekliyorlarsa, aynı şekilde başı kapalılarda saygı bekleme hakkına sahiptirler. Aksini düşünenleri farkıl bir şekilde nitelendirecektim… Amma, site sahibi arkadaşıma haksızlık olmazsın diye burada kesiyorum. Site sahibi anladı, her halde bu yazıyı okuyanlar da anladı.
Sevgi ve Selamlar..
bu üllkede daha önemmlii probblemmlerde warr ,bunnlarıında birr kısmınıı bii sonrakii yazınızzda sizin düşüncelerinizzle okumakk isterim
Değindiğiniz konu gerçekten çok önemli bir türlü çözümlenemeyen bu problem yüzünden bir türlü esas tartışılması gereken konular ört bas ediliyor vazgeçsinler artık bu basit siyasetten.Bıraksınlar insanlara umut tacirliği yapmayı… Daha çok dini alet etmesinler ve kabul etsinler mahalle baskıları ancak kendi çöplüklerinde işler.Büyük alışveriş merkezlerinde gezinerek medeniyete(!) ulaştıklarını sansınlar bakalım.Gerçek medeniyeti bu kafayla giderse asla öğrenemeyecekler üniversitelerde türbanlı eğitim asla ol-ma-ya-cak.
bizler sokmusz sonuna kadar kafamızı kuma hiç birşeyle ilgilenmeyiz. taki bir iktidar gelecek ve bize halkım bu sizin için bir sorundur diyene kadar. olayı onun penceresinde inceleriz. ama o gidince yerine yeni gelenin penceresi neyse bu sefer de öyle bakmaya çalışırız. bu arada çok aydın olduğumuzu da eklemeyi unutmayız. çünkü her görüşe önem vermişiz ya. diğer taraftan da olaya bakmışız ya ( baktırdılar aslında ama)
her ne hikmetse bu türban meselesi de her iktidarın farklı baktığı onun için bizim de yeterince aydın olduğumuz(olaylara farklı bakıyoruz) bir konu. sokaktaki adam, üniversitede rektör, askeriyede genel kurmay, yargıtayda başsavcı herkes konu hakkında uzman ama çözüm yok. bilerek çözmüyolar rant sağlanılıyor birilerine. marx boşuna dememiştir din afyondur diye.
bir öz eleştiri: sol kesimiz ya çok aydınız ya din konusunda bizim söyleyecek illa bişeyimiz vardır. halbuki halkın çok hassas olduğu din konusunu bir tarafa bıraksak eleştirmesek, halkın yalnızlığını, eşitliği, kardeşliği, sosyal yaşamı dile getirsek daha faydalı olmazmıyız
yazar için: yazınız güzel derin ve anlamlı öncelikle size teşekkür ederim ağır bir konu çok bilip hiç bilmediğimiz bir konu…………
biraz uzun oldu ama gene de özetin özetiydi yazdıklarım