Yaşam denizinin ayaza dem vurmuş dalgalarından, girdaplarından çıka gelen, varlığın gizemine çarpan limanlarım var. Hani sığınmak için türlü türlü savunma mekanizmaları geliştirilen cinsten.
Kendine münhasır ve savunmasız deliliklerim var ; benliğimde ağırlıklı olarak kendini hissettiren, savuruyor bu delilik ruhumun parçalarını oradan oraya …
Yaşamımın anlamı bazen limana gelince vazgeçtiren bazen dalgalarla semazen ettiren bazen de “Hu” çektirip aman dedirten düşüncelerim var.
Beni limanlara taşıyan sevgilerim var herkesten gizli fizik ötesi bir güçle büyütüp bir deniz kenarına bıraktığım. Bazen duruluk bazen durgunluk olsa da güzel bakan gözlerim var.
Taşkınlarım var öfkeyle ve hasretle büyüttüğüm,acıların koynundan ayrılarak gelenlerin gizli antlaşma yaptıkları buluşma yerleri gibi bu yollardan limanlara türlü türlü düşler duygular taşır dururum.
Sıradan sesleri bir orkestra edasıyla birleştiren senfonik yalnızlık türkülerini söyleyen kuş kanatları ve yürek çarpıntılarının uyum gösterdiği besterim var…
Karanlık ve ıssız kumsalda karaya vuran isyanım var, korsan bir gemide asiliğiyle sessizce geçinen.
Aydınlıkbir dünya tasarlayan umudum var, barışla ve hoşgörüyle beslenen fakat umutlanmadan arkasına bakmadan yüreyebilecek gururum da var.
Tüm çıplaklığıyla sadece gerçeği görmek isteyen kendimle yüzleşmeye cesaretim var.
Bazen kalabalıklar arasında mahşeri yalnızlıklarım var, bazen de kurak bir çölde gölge olan tek bir dikili ağacım.
Rakamlarım var tarihten bağımsız,alacalı renklerim var, nesnelerle bağlantısız,hiç yanıtlanmamış sorularım var, çözümlenmemiş problemlerim, okunmamış kitaplarım.
Görülmedik hesaplarım var, henüz dile gelmeyen acıılarım, hiç duyulmamış seslerim, atılmadık kahkahalarım.
Uygun bir zamanda söylenmek üzere birktirdiğim lokmamdan değil sadece benden bile büyük sözlerim var.
Hasretim var dağlara taşlara, etrafta zaman zaman görünsem de hep uzaklarda gözüm, sıklımbüklüm olsada yüzüm arkasında duracağım eylemlerim var.
Bunlar ne satılık ne kiralıktır. Ne ödünç verilebilir ne de takas edilebilir. Değiştirebileceklerimi değiştirebilmem için cesaretim, değiştiremeyeceklerimi kabul etmem için sabrım var. Ama bunları birbirinden ayırt edecek aklı verecek bir bilene ihtiyacım var,ama gerçekten bilene ?
Bilen bildiğini bilmeyen kendinin farkında olmayana değil;
bilmeyen ama bildiğini zanneden aptala değil;
bilmeyen ama bilmediğini bilene haddini bilmesinden ötürü saygı duysam da aradığım o değil;
bilen ve bildiğini bilen bir abdala ihtiyacım var?
Ama kimin yok ki?
Aslında herkez biraz aptal biraz abdallığını yaşama katabildiği sürece var olur bazen budala abdalını bazen de abdal budalasını ararken kendini bulur.
Bu yazıyı okuyanların aptal veya abdal biriyle karşılaşıp karşılaşmadıklarını yazıya yapılan yorumlardan anlayabilirsiniz.
Hülya YALIM
Hulyacigim ,sinif arkadasim ,tamamen tesadufen ulastigim sitede seninle karsilasinca heyecan yaptim birden.Gayretin ve insanliginla mazide kalmis universite gunlerinden aklimda dipdiri kalan ismini gorunce yazmak istedim.Teoman hocaya olan hayranligimizla
Yazınızı okudum ve çok beğendim gerçekten çok hoş ve güzel bir yazı olmuş.Ellerinize sağlık.
… evet yazini okurken hayir hayir okumuyordum’ gokyuzune bir sahne kurmustunuz’ beni de oraya davet etmissiniz. gokyuzunde kelimelerle dansiniz vardi sanki… iyiki beni de davet etmissiniz. elinize yureginize saglik. ruh zengiliginizden cikiacak yeni cehverlere bende gozdiktim ve sabirsizlikla bekliyorum.
gercekten cok guzel ve gercekten ozel bir yazi.
bu yazını gercktende begendim okurken beni bir denizin sonsuzluguna götürüyo kelimeler kelimeleri takip ediyo sürüklüyo adeta yazın icin tesekür ediyorum
selam
bu felsefecılerın hepsımı benım gıbı uc noktalarda yasıyo cok merak edıyodum sanırım
merak etmeme gerek kalmadı sorumun cevabını yazılarını okuduktan sonra almıs oldum saol hulya ıyıkı varsın
hulyacım selam senı tandıgım ıcın hem cok sevındım hemde cok uzuldum neden sevındın dersen senı tanımak gercekten cok tatlı neden uzuldun dersen gec tanıdım butun guzellıkler senın olsun
hayatımızda bir VAR mış bir YOKmuş diye başlıyan hikayeyle
başlıyor aslında varlık yokluk aptallık falan değil değil bizim mesele
savaş WAR üniversite sınavı WAR işsizlik WAR her yerde WAR WARRR
ama ne WAR olsun ne de YÖK
Hiçlikler diyarındaki tufanların denizine; varlığımıza pupa yelken seyahatlerimiz var?
Orada kurguladığımız BİR TANE DÜNYAMIZA içtenlik ve barıştan yana nar tanelerimizin serpildiği aşure denizimiz var.
Mahşeri tufan dalgalarına karşı hala kaptanlığını Nuh?un yaptığı gemimiz var. Bu gemide şirin mi şirin hayvancıklarımız olan böceklerimiz ve tırtılımız bile var. Bunların söylememiş sözleri kurgulamamış düşleri var. Dünyamızı mavilikler cennetine çevirebilen mavinin her tonundan boylarımız var. Boyamak için güzel elerimiz ve örselenmiş tırnaklarımız var.
Bu gemide kimi zaman aptalın abdal olduğu; kimi zaman abdalın aptal olduğu başkalaşımlarımız var.
Dilerim ki bu mal ve mülk herkesin olur?saygılarımla?..
bir paylaşıma ihtiyaç duyduğum, sevginin kıyısına vurulmuş acılarım var. soğuk odada otururken hayallerimle ısınmaya çalışan kırık çaresiz yüreğim, bir de karışık aklım var.
gözleri ağlamaktan yoksun, içinde volkanlar yanan bir yüreğim var..
sevgili hülya abla bu bir yorum olmasa da yazını okuduğum zaman hissetiğim duygulardır. sebebi olmadığın bir yalnızlığın gölgesinden kaçman dileğiyle
yazıyı okuyanlar illaki kendinden bişeyler bulmuştur diye düşünüyorum.hayatımızda yapmak isteyip de yapamadığımız ya da yaptığımıza pişman olduğumuz çok şey vardır eminim.ama bir bilgeden çok yaşamışlık en iyi öğreticidir bence.
bazen insanlar bizi aptal olarak değerlendirirken biz abdal olduğumuzun farkına varıyoruz.buna en iyi örnek ise şener şen in başrol oynadığı “namuslu” filmi gösterilebilir.
“bilen ve bildiğini bilen bir abdala ihtiyacım var?”demeyin hiç ortamına göre aptal yada abdal olmak görecelidir.
çözülmemiş problemlerinizi çözdüğünüzde, okunmamış kitaplarınızı okuduğunuzda aradığınızı bulacağınızdan eminim. aptalda olsa abdalda olsa insan ve bu insanın bildikleri; sadece karşısındakinin anlayabildiği kadar olduğu bilmedikçe sorunun cevabını bulmak mümkün olmayacaktır. o zaman aptal kim ? öncelikle bu sorunun cevabını bulmak gerekir. anlatan mı ? yoksa anlatanı anlayabildiği kadar anlayan mı ?
unutmayınız ki kralın çıplak olduğunu gören kral dahil herkes olmasına rağmen sadece küçük bir çocuk söylemeye cesaret edebilmiştir !
Bu kadar güzel bir yazı olabilir diye düşünüyorum. Kıskandığımı da belirtmeliyim ayrıca 🙂
Herkes birilerinin abdalı ve birilerinin de budalası oluyor hayatta. Mutlak abdal da yok budala da, hiçbirşeyin mutlağı olmadığı gibi… Mutlak olan “insanın kendini tanıma ve hayatın anlamını bulma arayışı” galiba…
Sır alemi çözülür mü Hiç gönülsüz gezilir mi His olmazsa sezilir mi? Abdal gönlüm yine yolda…