Ürkütücü hırçın yalnızlıklara gebe düşüncelere taşır belirsizlikler. Belirsizlikler anlamı konusu şartlı refleks geliştiremediğimiz kodlanmamış düşüncelerimizdirler…
Dünyaya nereden bakarsak bakalım küreyi sağdan veya soldan çevirelim enlemlere boylamlara ayıralım bir belirsizlik haritası hakim. İ.Oktay Anar’ın ?Puslu Kıtalar Atlası? durumu yaşanıyor şimdi.
Beklenenden öte günler bunlar.Yaşam olgusunu hiçe sayan zaman bu zaman. Pusulasız bir haritada belirsizlikler üzerinden yola çıkarak yörünge arıyoruz eni konu.
Hedefimiz uzun süredir yok günü kurtardık mı yeter. Rotamız olmadığından sığınacak limanımız bile yok. Yokluk bile belirsizlikle kıyaslandığında bir anlamda iyi gibi düşünülebilir.
Çünkü yokluk belirsizliği içinde sinsice barındırır.Belirsizlikler derinliğe inmek istedikçe daha sarıp sarmalar oysa, bazen derine indikçe belirsizlikler daha çok artar.
Aksine bu belirsizlikler keşfedilince her şeyin temelden değişeceği tüm sırların açığa çıkacağı, esas sorunların çözüme kavuşacağı bir belirsizliklerdir. Her şey müphem bir çizgi de. Olabilir de olmayabilir de durumu yaygınlığını acaba belki de kimbilir sözleriyle sürekli güncelliyor. yüzlerde belirsizlik tedirginliği sözonusu.
Krizle gittikçe belirsiz ortamda yer alan insanların yarınları olmayınca gedik büyüdükçe büyüyor. Kavram kargaşası bilgi patlaması bir sürecin al rengine bulanmış beyaz güvercinleri de cabası.
Bilginler,dinadamları,sanatçılar bir tek konuda ortak bir konsensusa varıyorlar faiz doviz piyasa borsa,tv basın medya hep aynı şeyi kendi jargonuyla dillendiriyorlar: belirsizlik.
işte bu belirsizlik ortamı giderek bilinmeze götürüyor bizleri…
çünkü belirnemeyen şey bilinemez olarak düşüncenin önünü tıkıyor, bilinmez olarak önümüzü görmemizi engelliyor, hem de zamanımızı sinsice çalarak.
Belirsizlik süresi uzun sürdükçe; bilinmezlik evresi devreye giriyor ki bu Werner Heisengberg “bir şeyi gerçekte olduğu gibi gözlemleyemezsiniz, gözlemlediğiniz herşeyi değiştirirsiniz” dediğine tekabül ediyor ve buna “belirsizlik ilkesi” diyor ama gözlemlenen her şey aynı zamanda nasıl değişiyor ve bu nasıl oluyor da belirsizlik ilkesi oluyor gerçekten anlamak zor.
Felsefede ise şüphecilik, bilinemezcilik, belirlenemezcilik, maddenin kaybolduğu, nedenselliğin olmadığı, görelikçi, olasılıkçı yaklaşım, imancılık, mistisizm, irrasyonalizm vb. vb. birçok felsefi akımın birine ya da birkaçına sarıldığı bu kavramlar, neden ya da sonuç olarak, doğrudan yada dolayımlı belirsizlik kavramıyla ilişkilidirler.
Belki de her şey A. Dinç Alada ?nın dediğiyle sınırlı Alada ?ya göre; Oyunun kuralları da kendiliğinden ortaya çıkıyor: Aktörlerin zihinsel dinginliğini bozan istikrarsızlıkların üstesinden gelmek, güvenilir çevresel koşulları yaratmak ve belirsizliklerin dışlandığını rekabet ortamını yaratmaktan geçiyor.
Aslında insan felsefeye göre doğası gereği bilmek ister herhangi bir güç veya çıkar edimi için değil belirsizliği belirgin kılmak için bilmek arzusuyla eyler.Böylelikle Kaostan kosmaso kosmostan kaosa? Gittikçe flulaşan belirsizlikleri şeffaflaştırdıkça belirsizlik kendi bilinmezliğinden yeniden doğar.
Hülya YALIM
saçma bir yaşamın saçma eylemlerini mi tartışıyoruz yoksa yaşadığımız hayatı sorgulayıp belirsizlikten dem vururken aslında yaşadığımızı mı anlıyoruz ne dersiniz Sevgili Kutay?
“Her ne kadar adını ”belirsiz” koyup geçiştirdiğimiz belirsizlikler..” deseniz de yaşananlara tam da bu noktada sizinlikle belirsizliği belirlemiş olmuyor muyuz? :)))
En azından bizim sizinle belirsizliği geçiştirmek için değil anlamlandırmak için uğraş verdiğimizi bu yazıyı ve yaptığınız yorumu okuyan herkes kabul eder.
“Bu belirsizlikleri acaba sorusuyla açıklamak hiç bitmeyecek bir süreç..”Diyorsunuz ama bunu “Hayal kurmak bile çok güzel geliyor bizim için..” sözleriyle de devam ettirmeyi başarıyorsunuz ne güzel.:)))
“Fazla umutlandırmayın kendinizi,ani kararlardır bunlar” demeniz de değiştirmiyor fikrimi …
Geleceğimizi bir horoskopla söylecek falcı değil ya da ilerki yaşamımız hakkında bizi bilgilendirecek kahin hiç değil…
Aradığımız bunları aşan bir şey…
Tutun ki, bunun böyle olduğunu düşünen sadece ikimiziz sessiz olmadığımızı gösterdiğimiz gibi herkesin SES vermesini istiyoruz…Bu sessizlik de ses değil midir sizce Kutay?
Bence gerçek Albert Camus’unun özgürlükle ilgili söylediği sözlerde gizli “ne zaman ne yapacağı belli omayan insan özgürdür.”
İşte ya özgürlük sevdası ya da belirlenmiş yaşam hangisi? Hiçbiri derseniz yanıtım yine de belli: İNSAN gibi bazen belirsiz bazen özgür….
Ne var ki burada dengeyi kurmak gerçekten çok önemli … Çünkü bu dengeyi kurmak için dengini bulmak gerekir. Atasözünün dediği gibi “dengini bulmayan karganın sesi havadan değil tavadan gelir…”
Belirsizlik yap ortaya at balıklar bilir… Özgürlük yarat istersen atmosfere at bunu İNSAN bilir.
BİZ EYLEMLERİMİZİ KENDİMİZE GÖRE YAPALIM DA SEVGİLİ KUTAY, ANLAYAN BİZİMLE BERİ GELİR ANLAMAYANIN İSE HER DAİM SESİ UZAKTAN DERİN GELİR.
Saygı da sevgi de bizden…
Hepimiz sanki böleni ”0” olanlar gibi yaşıyoruz hayatı..Sonucunu bir türlü bulamadığımız ve adını ”belirsiz” koyup geçiştirdiğimiz belirsizlikler..Dünlerde yaşarken geçirdiğimiz günlerde de geleceğe baktığımızda hep bir belirsizlik hakimdi..Kafamızda gelecekle ilgili hep ”acaba” soruları mevcuttu..Bu belirsizlikleri acaba sorusuyla açıklamak hiç bitmeyecek bir süreç..Dündeyken bugünü göremediğimiz gibi bugün de yarını göremiyoruz ve yarınımızın da belirsizliği iyi mi kötü mü onu da bilemiyoruz..Doğru düzgün baktığımızda yaşantımıza bu acı sonucu görüyoruz..Çıkan bu sonucun da sonumuz olduğunu biliyoruz..Gelecekle ilgili planlarımızı yaparken hep hayaller kuruyoruz..Hayal kurmak bile çok güzel geliyor bizim için..Ama kurduğumuz hayallerin bile bir belirsizlikten ibaret olduğunu ve bu belirsizlikleri de aşma aşamasının ancak çalışmayla gerçekleşebileceğini de bilmeliyiz..Yeri gelir bıkarız çalışmaktan,usandırır bizi hayattan..Ama tüm yaşamımı bir belirsizlikten ibaret geçireceğime bir süre içimde düşerim belirsizliğe ve elimden geleni yaparım,gerisi de yaratana kalmış..
Üzerinde titrediğimiz konunun genişliği sürekli kelime dökme isteğiyle birleşirse anlatmaya cümleler,ünlemler,vrgüller,noktalar yetmez..Sadece geleceğimizle ilgili değildir,şuan da yaşadığımız süre zarfında da düşeriz belirtemediklerimizin belirtisizliğine..Ve bu belirtememezlik karşı tarafında belli belirsiz,yerli yersiz davranışlarıyla birleşirse vay o hayatta belirsiz kalmışın haline =) Bu durumda yapılabilecek şeylerden biri de hiç bir ek almadan belgisiz konumda kalmak olacaktır..İçinizden geçenleri bilecekler ancak,bir türlü neye ve kime ait olduğunu bilemeyecekler..tıpkı sıfatlara verilmiş belgisizlik hali gibi..Ve yönümüzü şaşırmadan da ”belli” bir yerde durmak gerekecek,aldığınız destekler sayesinde..Köstek olanlarla destek sağlayacaksınız bazen..Köstekler arasındaki köstebekler nedeniyle,desteklerinizi köstekler gibi göstermeye çalışanlara boyun eğmiş gibi gözüküp,desteklerinize sizin köstek olmamanız için manevi desteğinizi kullanacaksınız,sadece bari onlar kösteklemesin diye!..
Hisler içerisindeki belirsizlik durumu ise hepsinden ayrı bambaşka bir dünya..Bu dünya’da ne kadar çok kapı açıksa karşınızda,bir o kadar kapıda kapalı bekliyor..Ve siz kendi kendinize ne kadar çok şansım varsa bir o kadar da umutsuzum diyorsunuz..Ve ne kadar çok heveslenirseniz,bırakın hevesinizin kursağınızda kalmasını,hevesiniz komadan çıkamıyor..Uzun bir sürede bilinci kapalı bir şekilde bilinçaltınızda uykuya dalıyor..Fazla umutlandırmayın kendinizi,ani karalardır bunlar ;)..
Bu yazıya da virgül hesabı bir noktanın konulmasının zamanı geldi sanırım =) Herşey gibi dökülecek sözcüklerin de zamanı belli olmuyor bu belirsizlik içinde =)
Saygılarımla..