Kökeninin silmeye dayandığını iddia eden, uçurum kenarında yolundan çıkmış bir çizgi buldular?
Çizgi;noktadan çizgiye uzadığını sandığı yaşamında,zannettiğinin aksine silmeden gelmediğine inandırmaya çalışanlara, döngüsel zaman çizgisinden söz edip silgi olarak öldüğünü çizgi olarak yeniden doğduğunu söyleyip söyleyip duruyormuş.
Karaya vuran intihar balıkları gibi dibe vurmuş,hayal mayal fark edilen akıl duvarını aşmış , belli belirsizdi çizgi … Çizgi yaşam ve ölüm arasında gidip gelen zamanın ara noktasını temsil eden balıksırtı bir zamandı ..
Derinliğe çekilen keskinliğini nerede bıraktığını bir türlü hatırlamayamıyordu ne yazık ki…
Çizgiye dekor oluşturan beyaz ve kum rengi taşlar, gizli bir antlaşma yapmıştı sanki beyazlar önde olmak üzere peşpeşe gerisin geri geleceklerdi.
Her daim istediği iklimde yıldızlarla nazı endam eden Dünyayı ikiye ayıran ekvator olan çizgi, yasak bölgede sınırdı bazen, bazen çocukluklukta oynanan oyundu. Kimi zaman ise umarsızca ressamın eskizlerinden yüreklerdeki dehlizlerde yer alan ahenkli renkti.
Duvarda notaları silik görünen bir melodinin sol anahtarı gibi diri duruyordu bazen de..
Bir patikada yürürken bastığı ince tahta gıcırdılarını hiç önemsemiyordu çizgi, burada durabilmek büyük maharet isterdi. Çünkü kanatları birbirine değeceğinden şüphesi olmasa uçması an meselesiydi…
Eğrisi olmadığı için ipe bağlı çizgiyi bir gün açıklarda buldular. İki nokta arasında noktalar kümesi çizgi, çizgiyi aşmıştı.
“Geleceği çap alanlara inat, yaşamı teğet geçtim” dese de, kimileri buna kader çizgisi demişti.
Çizginin cebinden çıkan çizgili kağıtta;
“o kadar uzağız ki…
ne kısa çizgi birleştirir
ne de eğik çizgi, senle beni
tükettik virgülleri acımadan,
nokta koymanın zamanı şimdi?
sözü tam da çizgisini oluşturuyordu çizginin ?.
Gözlerden iki nokta düşüp çizgiye dönüşüyordu,perdeler çizgi çizgi inerken?
Hülya YALIM
Çizgi bir doğruysa, her eğri çizgi parçalarından oluşur.
Özdemir Asaf’in bir şiiri var. Uygun düştü. 🙂
Çizgi
Kendimi sileceksem,
Bilirim sende varım.
Senin ben yarısıyla seni ben tamamlarım.
Seni sende bütünler,
Sana sende inanır,
Seni sende silerim,
Seni bende yazarım…
Söylentilere göre dünyaya çizgimiz çizilmiş geliyoruz. Çizginin başı sonu virgülü noktası her şeyi belli.peki neden uğraşıyoruz?silmek için mi?silemezsin tekrar çizemezsin, denedim olmuyor.
Nasıl bakarsan çizgiyi öyle görürsün.oyun çizgisi sınır çizgisi yazarın yazısında ki belli olmayan çizgi alın çizgisi.ben hep oyun çizgisi görmek istiyorum belki de büyümek istemediğimdendir.büyüdükçe çizgiler derinleşiyor çünkü??????????Bu noktalar aslında çizgi?
Kesik kesik çizgilerle dolu bu yaşam sahnesinin içinde bulunan oyuncular olarak gizliden gizliye elimize tutuşturulan rollerimizin çizgilerle belirlenip yazılı olduğu kağıtları okuma çabası ile sürekli prova yapmak zorunda olduğumuz için durmadan bu hayatı yaşamaya çalıştığımızın farkında olmak mı yoksa bu roller arasında en iyisi olmaya,diğer oyuncuları sollayıp başrole konmak mı daha harükuladedir? çizgilerin bize sunduğu bu içimizden gelenleri yazıya dökmenin verdiği şevk bambaşka olsa gerek..Biteceğini hiç düşünmediğinz çizgiler kümesini dışa vurarak ve yeni gelen kümenin elemanlarını içimizde saklayarak sağlanıyor bu denge..Duyduğum ZAMAN tüylerimin diken diken olduğu ZAMAN kavramı,çizgilerin giderek uzamasına sebep oluyor..Ve akışına kapılmak zorunda olduğumuz için de çizgilerimiz uzayıp gidiyor..Çizgi çekerek sildiğim dediklerimizi silmiş mi oluyoruz,yoksa karalamış mı ?Karaladıklarımız tam olarak sildiğimiz anlamına gelmiyor bence..Kağıdın diğer yüzünü çevirdiğimizde,varlığının bıraktığı izi görmek bence mümkün gibi gözüküyor.
Affınıza sığınarak hazır fırsat bulmuşken konu dışına da çıkmak istiyorum..Konumun adı başarmayı başarmaya çalışmak..Kişi bazen başarma konusunda umudunu yitirme noktasına geliyor..Hatta bazen öyle bir durumda oluyorki bu hiç olmayacakmış gibi..Tabiiki hiç kimse bu hayatta herşeyi başarmış değildir..Ancak başarmayı başarmaya çalışmayı denemk bile çok büyük bir BAŞARIDIR..İnanmak gerek birazda..Yanınızdakilere,kendinize..Bunlara inandıktan sonra başarmayı denemek bu kadar zor gelmemelidir bize.Yılmak olmaz,yılmamamızda gerekir zaten..Hayat her türlü kurnaz oyunlarıyla tuzağa düşürsede bizi yılmak olur mu hiç..Savaşmaktan yorulmuş olabiliriz ama silahlarımız halen daha elimizde..Son mermimize kadar bitirmek yok bu savaşı..
Aralığın bu ilk yazısında,umudunu yitirdiğin anda,şöyle bir bak sağına soluna..Yapılan yorumlara..İnanmaya çalış onlara..Sonra başarının ÇİZGİSİNİ kendi içinde ara..Başarabilirsin,evet bunu yapabilirsin..YAPABİLİRİZ…
———————————————————–
Mürekkebim midir bu yazıdaki son damla ?
Hep karanlık mıdır gecelerin uzun uzadıya..
Kuruyan dallar, yeşeren düşler mi desek ?
Varamadık sonuca İki ayrı dünya iki Ayrı yol
Ne Hoş değilmi lakayt bir çığlık ve öncesi
Dur ve dinle bu mutluluğumuzun sesi
Ayrı Dünyalardayız peki ya sonra !..
Farkımız bu ”Abra Kadabra”
Sen misin Düşlerime TuzakLar kuran
Ben miyim Onu göremeden kucaklayan !
Yol ver Bu ne sis ki eyvahlar, veryansınlar.
Hele bir el Ver de Yaşıyorum Sansınlar.
————————————————————–
Yazmak yeterli olmuyor bazen. Yaşamak istiyor insan?
Sayısız fırsatlar sunarken hayat; kilidi açık prangadan çıkamamak ne yaman bir çelişkidir?
Suçu ve suçluyu kendi içinde aramak çözümsüzlüğün ta kendisi?
Yakıp yıkamamak gemileri durup bir köşede sessizce ağlamak ve sığınmak kağıda kaleme?
Dökmek içindeki hüzünleri ve fırtınaları; buruşturup atmak sonra yaşanamayan bir hayatın gözyaşları arasında?
Umut ikliminde bir yalnızlık bu; yeşile hasret gözlerde?
Hayal ve hayat; bir köprünün iki ucu?
Arada ezan sesleri ve limon kokusu?
Kanayamayan bir yara ve esaretin ılık nefesi?
Mevsim daima sonbahar..
————-
Rüzgara emanet sözüm..
Dünden önce yarından sonra daraltıldığına inanılan aslında hiç olmayan bir varlıktı zaman. Adının konmadığı varlığının yadsındığı bir toplumda var olup önemsemeden yaşamak vardı hayatı?Ait olmadan sahip olmadan var olmak vardı..Alice in çay partileri gibi sonsuz bir masada yalnızca sevdiklerinin toplandığı bir sofrada..gerçek bir doyum bir tebessüm.Sonra parklar vardı bu bahçede saklanmamış ama gizde asılı kalmış vişne bahçeleri. Parkın belirsizlik salıncağında bir o yana bir bu yana dostlarınız kollarında?Göz olanı değil gülümseteni görürdü orda.Tek mevsimdi bahar..Tek olduğu için de ilkti ve sondu.
Gücüm hayal etmeye yetecek kadar.
Oysa gerçekte zaman vardı ve beklemiyordu. Oyuna dalıp gitmemizi kabullenemiyordu.Bizim kesik kesik belli belirsiz mutluluklarımıza inat altı çizili bir gerçekti, olandı.Israrla teslim olmamızı istiyordu ona..Kendimizi ona bırakmamızı her şeyimizi ona emanet etmemizi.Öyle ya o yalpalamıyordu hata yapmıyordu durmuyordu çünkü.Salt akıyordu ve akıntısıyla sürüklüyordu bizi.Asla söylemeyecekti nereye gittiğimizi ve bilmeyecektik bizde.Zaman üstümüzden geçtikçe bizde başkalarından geçecektik. Kipi birleşik anlamı kaymış zalim zamanda sözde öznelerimizi silecektik. Kazanmayacaktık hiç kaybetmeyecektik de aslında kendimiz dışında hiçbir şeyi?Zaman bizden çaldıkça biz anlamdan çalacaktık ve kaybedecektik cebimizde tek kalan çizgi çizgi harfleri?
Çizgiye çizgiyi aştın diyenler, çizginin üstünü çizmişlerdi….