GüllerinSavaşı” başrollerini Michel Douglas ile Catrine Turner’in oynadığı yıllar önce seyrettiğimiz bir filmdi.Şimdi ise dünya bizdeki Gül’lerin savaşını izliyor,konuşuyor.Uzun yıllardır siyasetin değişik yerlerinde yer alan Abdullah Gül siyasetin en yüksek mertebesine erdi.Başka bir değişle ;önce parti dışında sonra da partinin içinde yer alan tüm zorluklara rağmen savaşın galibi Gül.
Ülkemizi yüksek medeniyete taşıyacak erkte olmasını dileriz ve tarafsızlık ilkesini hiç bir zaman kaybetmemesini bekleriz elbette.Muhazafakar kökenli olmasıyla,ve Batı’da aldığı eğitimle tam da ‘modernizm’e uygun bir cumhurbaşkanımız oldu bence.Hükümetin düşüncesiyle parelel değil demokrasiyle parelel kararlar almasını görebiliriz umarım.
“Veto”edeceği kararlar olacak mıdır acaba?Yoksa ‘birlikte yazma beraber oynama politikası’ mı güdecek? Bilinmez.Fakat yedi yıl sonra ki Türkiye’yi şimdiden kestirmek biraz zor olsa da “özgürlüklere sahip çıkacağı şiddeti içermeye her fikrin tartışabileceği bir düşünceden söz etmesi, farklı hayat tarzlarını özgürleştiren bir model olarak sosyal barış kuralı olarak”laikliği tarif etmesi bilinen laiklik tariflerinin dışında kalıyor.
Amerikan söylemleri ‘özgürlük’ ve ‘demokrasi’ sözleri şimdiden diline yerleşen Gül’ün yemin töreninde “Atatürk ilke ve inkilaplarına bağlı kalacağım” yerine “Atatürk ilke ve in kalaplarına” demesine Freudça bir yaklaşımla yaklaşmak yerine dil sürçmesi olarak kabul edip Anselmus’un ‘anlamak için inanıyorum’. demesi gibi inanmak İS-Tİ-YO-RUM.
Başta sözüne ettiğim “Güllerin savaşı” adlı filmden bir söz var aklımda “insan ömrünün çoğunu gitmek isteyeni tutmak, kalmak isteyeni ise zorla göndermekle harcar “cumhurbaşkanı olmak için başbakanla bile çatışan Türkiye’de kriz yaratacak kadar bu denli heves ettiği koltuğunda ülkemizi yüksek medeniyete taşımakta aynı heveste olmasını dileyerek gelin bu sefer kalmak isteyenin neler yapabileceğini birlikte takip edelim.
Hülya YALIM
Bardağın yarısı dolu… Hayata ve olaylara olumlu bakmaktan yanayım. Kesin delil olmadan insanların potansiyel suçlu ilan edilmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim.
Bu ülkede Başbakanlık yapmış, yıllarca Dış İşleri Bakanı olarak ülkemizi başarıyla temsil etmiş bir devlet adamı için bu kadar ön yargılı olmayalım, diyorum.
Her insan gibi o da hata yapabilir. O zaman eli kalem tutanlar eleştirmeli, uyarı görevlerini yapmalı… Bugüne kadar böyle bir kusurunu görmedik. İnsanları sırf eşinin başı kapalı diye bu kadar acımasızca eleştirmeyi kendi adıma doğru bulmuyorum. İnsanların özel hayatlarına, inançlarına müdahale etmekten vazgeçmeliyiz.
Bu ülke hepimizin… Açığıyla, kapalısıyla bir arada, anlayışla, sevgiyle yaşayalım. Farklılıklarımızı zenginlik olarak görelim. Enerjimizi lüzumsuz gerginlikler yerine ülkemizin geleceğine katkı için kullanalım.
Saygılarımla…
Temennimiz tabiki laikliğin zedelenmemesi ama bence onlar çoktan delik deşik ettiler bile, etmeye de devam edecelerini de belli ettiler.Sorarsanız; herkes Türkiye için bir şey istiyor zaten kimse kendi için bişey istemiyor(!)Kararların veto edileceği kanısında değilim açıkcası.Belki göstermelik bir iki basit karar işte bu da Çankaya da birileri var ve yaşıyor hesabı.
Katılıyorum “kendileri yazıp kendileri oynayacaklar” biz de işte gariban figüranlar bize biçilen rollerin hakkını vermekten geri durmayız canım(!)
Her zaman heryerde hadi hepberaber “BİZİM MAHALLE KARŞIKİ MAHALLE…”
demokrasi halkın iradesi ile yönetilmesi değilmidir.
ne tür davranılacağına da halk yani yünetilenler karar verecektir bu anlamda seçim sonuçlarının neyi gösterdiği belli dolayısı ile hariçten gazel okumaya gerek yok. bence bırakın çalışsınlar bir dahaki seçime değerlendirme yapılır.
bu ülkenin insanı akıllıdır okumuşundan okumamışına insan,değerlere sahiptir, ancak biraz sabırsız galiba afedersin doğmamış çocuğa don biçmek gibi davranmaya gerek yok sevsende ssevmesende demokrasinin sonucu bu saygı göstermek saygının ve demokrasinin gereği değilmidir.
bu ülkenin insanları o mahalle veya bu mahalle şeklinde ayırıma da layık değil bence eksiklikler hepimizin eksikliği hep birlikte düzeltmek zorundayız ve birbirimize saygı duymak bence en güzeli herkesi aynı düşüncede kabul etmek veya herkesin bizim gibi düşünmek zorunluluğu yok zaten insanlığın gereği de bu ama herkes bu güzel ülkenin birliğini dirliğini düşünmek zorunda selam ve saygılar…
İşi mahalle getto ayrımına getirmekle şimdi sıra bizde veya onlarda demekle “halka zorla dayatıldığını söylediği”Cumhuriyet rejiminin eseri Cumhurbaşkanlığı makamına getirilen Abdullah Gül’ün tarafsızlığını daha ilk günden zedelemiş olmuyor musunuz Sayın Gilmanşah ?
Neyseki o sizden daha kurnaz “ağlamak yok gülmek var” dercesine “ayrım yok özgürlük var”diyor .Yarınlarda mutluluk olması ise hepimizin temennisi..Basında yer alan özgürlük ve demokrasi kavramlarına sıkça başvurulduğu ile ilgili vurgular hem aklın yolunun bir olduğunun hem de Gül’ün ve toplumun bu konudaki kaygılarının göstergesi.Bizim görevimiz de sizin gibi zafer çığlıkları atmaktan gözlerini kapayanları uyandırmak olacaktır.
SAYGILARIMLA!
Umarım Atamızın çizdiği yolda ilerler ve düzenimizi bozmaz… İnanmak istiyorum fakat inanmakta güçlük çekiyorum. Türkiye için hayırlı olur inşallah…
Ya Hu! Biraz sabır. Adamlar yaranmak için adeta yırtınıyorlar. Basında çıktığı gibi; “vallahi billahi laikiz, Atatürkçüyüz.. Örgürlükçü ve Demokratız…” diyorlar. Sabırlı olun canım. Mahallenin öteki tarafı, mahallenin bu tarafına az çektirmedi ama değil mi. Bu adamların benzerlerini bile ipe gönderdiler. Fırıncıdan tutun, boyacıya kadar fişlediler. Bunlar ne yapsın şimdi. Gerçekten işleri zor. Son MOHİKAN’ların ne yapacağını ABD ve bizler merak ediyoruz. Yüce Teng Tengri ve ABD adına iyi çıkmalarını umuyoruz. Selamlar
Sayın Yalım,
Abdullah Gül?ün Cumhurbaşkanı olmasından dolayı, basında belli başlı yazar ve yorumcuların kullandığı ifadeleri kullanmışsınız.
Abdullah Gül?ün Amerika?da olduğu gibi Özgürlük ve Demokrasi?den çokça vurgu yapmış olduğunu yazmışsınız.
Son zamanlarda ortaya çıkan bir tabir var. Mahalle.
Mahallenin öteki kısmı 70 yıldır hükümette olamazsalar bile adeta iktidarda idiler. Kendilerine ve isteklerine uymayanlara muhtıralar verdiler. Hükümetten el çektirdiler. Hatta idam ettirdiler.
Şimdi MAHALLENİN, öteki kısmının tabiriyle GÖBEĞİNİ KAŞIYAN kısmı hükümete, meclise, cumhurbaşkanlığına ve başbakanlığa hakim oldular.
Ve siz gibiler diyorsunuz ki; ?Bakalım ne olacak?? veya; ?Umarız hata yapmazlar, dedikleri ve söz verdikleri gibi yaparlar??
Eeee işin doğrusu da budur.Mahallenin bu kısmı ya ADAM gibi, şımarmadan, şaşırmadan ?İNANÇLARI GEREĞİ- zorlama ve cebir olmadan gerçek özgürlüğü ve demokrasiyi mahallenin her iki kesimine yaşatabilirse ne ala? Yoksa aksi, SON MOHİKAN?ların elit beyazlara karşı intikamı olur ki, Buna da sebep mahallenin öteki tarafının mahallelinin bu tarafına yıllardır yaptığı gibi işkence, taciz, zorlama, horlama, yasaklama, fişleme gibi alçakça uygulamalar olabilir.
Tabi işin doğrusu, iflas etmiş ideolojileri, laik dinleri ve şahsi çıkarları için yenilgiye ve halkın Osmanlı şamarı benzeri sandık sillesini yemiş mahallenin öteki kısmına ?ne de olsa onlar da İNSAN- diyerek, İNSAN GİBİ MUAMELE ETMEK VE İNTİKAM ALMA BASİTLİĞİNE GİTMEMEKTİR.
Saygılar.
Son zamanlarda bir tabir çıktı. Mahallenin öteki kısmı!.. Şimdi sormak gerek. Mahallenin bu kısmı full iktidar! sahibi olunca neden şüpheyle karşılayıp; “bakalım? bekleyelim! neler olacak!..” türünde korku ve endişe ifade eden düşünceler ortalıkta görünmeye başlıyor. Bence; mahallenin karşı tarafı iktidardayken, mahallenin bu kısmına AĞIR İŞKENCE VE İTHAMLARDA bulunmuştu. Sindirmiş ve bezdirmişti. Bakkalı ve fırıncı çırağını inancı ile düşüncesi ve giyiminden dolayı FİŞLEMİŞTİ… Şimdi top bu mahalleliye geçti. Ehhh biz de merak ediyoruz… “Bakalım ne yapacak bu ŞAŞKINLAR!… iNANÇLARI GEREĞİ BASKI, MÜDAHALE, ZORLAMA VE SAÇMALIK OLMAMALI… Aksi takdirde MOHİKANLARIN beyaz elitlerden intikam almasına döner olay…
Becerebilirlerse, şımarmadan ve aptalca uygulamalar yapmadan… Kim olurlarsa olsunlar. Gerçek özgürlük ve gerçek demokrasi için, ister ŞERİATÇI ister de ATEİST olsunlar… bence farketmez… Selam ve Sevgiler