Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

Belki de sahiden de bahardır bu doğadaki değişime ayak uydurmak için, bizleri bir boy küçük gelmiş papuçlarla, sızım sızım sızlatarak yürümek zorunda bırakan…

Ancak gelin görün ki; Mayıs Sıkıntısı ile Yengeç Dönencesi arasında olunca insan, şiş ayaklarla zorlanarak yürümek yerine, çıplak ayaklarla koşmak istiyor nedense?

Bunu eyleme geçirmese de, sadece düşüncesiyle bile yorgun düşüyor ne yazık ki , bazen  de hiç düşünmeden hareket ettiğinde ise, yaşadığının anlamsızlığını sorgularken buluyor kendini…

Elbette kişinin yaşadığı sendroma göre; yalnızlıkla, şişmanlıkla, hastalıkla, aldatılmakla, parasızlıkla, ilgili kahır defterlerini en iri harflerle yazmaya kalksa da, zaman geçtikçe tufan sonrası sessizlik hakim oluyor bir biçimde…

Mayoya veya bikiniye sığmak için  bir nevi yaza hazırlık niyetiyle detoks yapanlara rastlanmıyor bu dönemde sadece, bu sessizliği hayatına son vererek de gerçekleştirenlere de rastlamak mümkün oluyor maalesef.

Kışın mikrobik melodisi;  hapşırmak, öksürmek vucut kırgınlığına bıraksa da yerini ,alerjik durumlardan şikayetçi olanların en azgın dönemi  polenlerle sürer gider böyle birkaç ay daha.

Kırılgan ve hassas olan kişiler mazallah virus kapıp aşk hastalığına yakalandıysalar bu dönemde,  vay hallerine… Ama bundan daha kötüsü de var malum, H1 N1 olarak formüle edilen domuz giribi falan değil düpedüz “damız garibi” hastalığına  yakalanan  varlıklar ?

Neyse ki; hangi duygu durumunda  veya hangi zodyak yıldızının etkisi altında olursak olalım,  bu dönemde tüm dönemlerden biraz daha fazla bize eşlik eden, bizimle yürüyen ama görülmeyen;  amaca ulaşmazsa eğer, suya gömülen ,ruhumuzun doyurucusu belki de  uyuşturucusu;   hayallerimiz var.

Bahar şarhoşluğu dedikleri durumun tetikleyicisi hayal;içilmeden, koklanmadan,işitilmeden ,hem  geçmişi  gözde canlandırıyor,aynı şekilde  henüz yaşanmamış bir olayı yaşanmış hissini  de verebiliyor.

Çünkü hayal için, zaman-mekan kavramı yok, uzaklık-yakınlık yok, doğru- yanlış yok, sadece istekler doğrultusunda duygu çağrı merkezinden beklentilere uygun bir an seçimi var o kadar?

Şimdi çağrı merkezinden bana sesleniyor hayalim, “çatırdamalar başladıysa haydi” diyor, “çık kabuğundan” ama  zihnim bu fotorafa poz verecek gülümseyen çocuğu bulmak da zorlanıyor? Daha yaşanılır bir dünya hayal etse de, resitatif bir tarzda konuşurcasına, içinde özgürlük geçen bir şarkı söylüyor, bahara dair?

Baharr !.. Ayağıma bir numara küçüüük!…

düşünceler başıma bir numara büyüüük!…

yaşamak baştan aşağı  yüüük!…

maddeye yapışma sen ey sülük!…

hayal hayata sunar  özgürlüüük!…

Hülya az önce Hayal Dönencesi takma adıyla sizi  dürttü, dolayısıyla kendini buldu, bahar mahar diye diye zamanı öğüttü.

Hülya YALIM

www.hulyayalim.com

Bir yorum yazıldı

  1. hafize dedi ki:

    Sadece papuçlar değil bir boy küçük gelen, bedenimiz de bir boy küçük geliyor ruhumuza. Dar kalıbı kırıp çıkmak istiyor bedenimizden. Beklide o yüzden bu kadar değişiklik yaşıyoruz. Hep bi yorgunluk var kırgınlık var üzerimizde. Psikolojik olarak kötü hissediyoruz kendimizi.

    Sanki herşey herkes bir anda üstünüze geliyor. Boğulduğunu hissediyor insan tüm ortamlarda. Kaçıp kurtulmak istiyor kimsenin olmadığı sessiz sakin yerlere. Üst üste gelen sorunlara çözüm bulunamıyor bir türlü, insanın aklı yetersiz geliyor, belki de o yüzdendir hayatlarına son vermeyi düşünme nedenleri. Hayat engelli koşu adeta. Birini atlayıp geçsen bile diğerine takılmamak elde değil. Böyle olunca da hayata dair insanda ne hayal gücü kalıyor ne düşünce gücü.

    Mardin?deki kimsesiz kalan çocukların hangi hayali kurmasını bekleyebiliriz. Bırakın hayali ne kadar sağlıklı düşünmesini bekleyebiliriz. Bu ülke hayallerimizi geleceğimizi iyi düşüncelerimizi hepsini alıp götürdü akarsu misali.

    Çıplak ayaklarla koşmak değil de üstünü başını yırtarak yolun sonunun nereye varacağını bilmeden koşmak istiyor insan?

Yorumun ne olacak?