Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

Yazdım…
Ağzımı doldura doldura, konuşur gibi yazdım…
Öyle ki, kalemim doldu, ben taştım…
Aslında yazı yazmayacaktım. Yaz ve yazı yazmak aynı zamanda buluşunca, bu yazı kaçınılmaz oldu.
Peki ama nasıl yapmalı? Yazı mı yazıya çakmalı, yoksa yaz?ı yazıyla mı doldurmalı? Yoksa yaz?ı yazıyla mı doldurmalı? Yoksa en iyisi, birkaç düşünceyi derinden kazıyıp, gerçeğe mi dokundurmalı…
Haziranla yaz dönemi, tüm savrulukları ile birlikte başladı. Törenler, mezuniyetler, şenlikler, şölenler…
Sona eren ligler…
Biten ve yenilenmesi gereken sözleşmeler…
Özel ve Anadolu liseleri sınavları… Üniversiteye hazırlık sınavı, finaller (nedense cehenneme hazırlık olsun diye, hayatı şekillendiren en ciddi sınavlar hep yaz döneminde!?).
Aşkları bile ?malum aşklardır? yazın. Yo! Yo! Unutmadım… Yazdan anlaşılan en önemli kavramlardan birinin de tatil olduğunu, unutabilir miyim hiç?
Yazda tatil; tatil denilince de akla öncelikle güneş, deniz ve mehtap gelir elbette.
Ne varsa güneş altında yatıp terlemekte?..
Oscar Wilde ne diyordu; ?Güneşin geldiği yerlerden medeniyet uzaklaşırmış?. Kıskanıyor falan değilim. Zaten tatile çıkan bizden değildir (!) Gidin efendim gidin, kömür oluncaya değin yanın efendim, yanın.
Ben bu yaz da, tıpkı diğer yazlar gibi ?yazı? olmayı seçtim. Dolayısıyla her ne kadar tatilde okumaya paydos diyorsanız da, benden kurtulma olanağınız olmayacak. Giydiğiniz tişörtlerde, içtiğiniz meşrubat veya içkilerde marka; aldığınız herhangi bir ?cd? de şarkı sözü; alış-veriş yaptığınız yerde yazar kasa, yahut satış fişi; cep telefonunuzda tuş kilidi, kullandığınız bir ilaçta prospektüs veya güneşten korunmak adına sürdüğünüz kremin kullanım şekli. Yemek yediğiniz restoranda mönü, ya da yoldan geçerken gözünüze ilişen ?o meşhur? bilmem ne ayranı, bilmem ne yoğurdu ve de bilmem ne tatlısı…
Denizin derinliğini, havuzda ihtiyaçlarınıza uygun yere yapmanızı belirten levha.
Yürüyüşlerde ?çimenlere basmayınız? ve ?çöp? yazısı. Hatta ?WC? yazılı herhangi bir tuvaletin ?bay ve bayan? ayrımı yapmasından öte gitmeyen bir yazı olmayı seçtim ve hep yazı olmak isterim.
Çünkü İlhan Selçuk?un dediği gibi: ?Söz uçar yazı kalır, belki de yazının erdemi bu…?
Şimdi siz yaz modunda, kabak çekirdeği gibi açmış, güneş ve deniz tadında, bronz kıvamında, velhasıl, haziranın ?HAZ? kısmında olacaksınız. Bize ise, İRAN kısmı düştü.
Her ne kadar ?yazarlık bir meslek olmaktan çok, mutsuzluğun bir meşgalesi olsa da?, kendi adıma memnunum.
Sartre?ın da dediği gibi; ?… Yazarın yaptığı; trajediyi de, hazı da temizlemektir. Çünkü yazmak bir ayıklama çabasıdır.?
Efendim siz bu yaz?ı yazlayın… Biz de yaza yazıyla başladık.
?Yazı olmak ve yazı yazmak? bizim yazgımız olsun…

Yaşam Gazetesi
(09.06.2003)

Yorumun ne olacak?