Felsefenin rengi var mıdır?
Kasvetli ve anlaşılmaz olarak görüldüğü için illa da siyah mıdır mesela,
veya özgürlüğü temsil ettiği için beyaz olmak zorunda mıdır ?
Daha uzlaşımcı yaklaşanlar emin olun gri derler.
Felsefenin ya rengi yoktur ya da, dengi olacak bir renk aranıyorsa, bu ancak gökkuşağı
olabilir.
Felsefenin müziği var mıdır?
klasik müzik veya operalarda çalıyor sanıldı felsefenin müziği ama çingene,çigan, blues, caz, hatta arebesk şarkılarda izine rastlamak mümkün.
Felsefenin tadı var mıdır?
Acı ile tatlı arası buruk ,tuzlu ile ekşinin arası, mayhoş tatlara tekabül eden felsefenin tadını almak için, dünyevi tatlara ait tüm tatlar bir arada düşünülebilir.
Felsefenin kokusu var mıdır?
Önce, kitap arasında kurutulmuş çiçek kokusu ile, rutubet kokan kütüphanelerin, tozlu raflarındaki aroma kokusu gibi koksa da, kalıcılığını; din baharatından, bilim pudrasından,etik şekerinden alır felsefe. Bu yüzden de bağımlılık yaratıcı kokusu her yere kısa sürede siner.
Felsefeye dokuna bilir miyiz?
Felsefeye içten dokunuş başka, dıştan dokunuş başkadır. Felsefe evrenle ilgili her şeyi kapsar ki bu böylelikle dıştan dokunuşudur,felsefeye sadece insan içten dokunur bu da gönülden dokunuşla olur ki; her dokunuş bir uyanıştır. Bu aşamada sınırlar geçişken olduğundan zaman zaman birbirine karışır.
Deli dahi olur,aptal abdal olur,behlül derviş olur. Bazen de tam tersi…
Melek şeytan olur,rahip ateist olur, uysal asi olur…
Ama nadiren de insan İNSAN olur…
Felsefe önermedir, olgudur, anlamdır, özdür, tözdür ,cevherdir…
Felsefeyi filozoflar yapar, felsefeciler anlamış gibi yapar,yerli yersiz herkez anar.
Felsefe sakal gibidir batar,
keskidir keser,
ağırdır ezer,
derindir uçurur…
Felsefe ey bilimlerin donörü!
her ne kadar sana din el verdi sanılsa da, bilim yücellti dense de,
kaçıklarıyla karizmayı çizzen de,
neyseki tasavvuftan bir löve aldın da kurtardın onuru…
Sırrına kadem basmaktansa,
sırrını çözmeye çalışıyorum.
Haydi felsefene,
felsefene kader kaldırıyorum …
D Ü N YA F E L S E F E G Ü N Ü N K U T L U O L S U N !
Hülya YALIM
“Science is a wonderful thing if one does not have to earn one’s living at it.” – Albert Einstein !
What do you think ?
Felsefe’ye ilgi duymamın belki de en önemli sebebi, bilinmeyenlere karşı insan aklının sorgulama yeteneğini sonuna kadar kullandırma özelliğidir…
Belki de hayatı anlamlı kılan; SORU ve CEVAP’lardır… Sorulanlara cevap arayan İNSAN, işte bu ne menem (!) felsefe yoluyla ilerler… Öyle ya! “insan natık-ı hayvandır…” diyenlerin herhalde kastettiği bu olsa gerek. Soran, konuşan, düşünen ve sorgulayan…
Gri renkli felsefe ve felsefecilerin durumu nedir diye sorulursa, derim ki; olmak ya da olmamak!.. işte o ve onlar öyle bişeydir… Sözün özü: Sormayan ve sorgulamayan iki ayaklının, dört ayaklıdan farkı yoktur…
Bu güzel sözler için çok teşekkür ederim Mehmet Yusuf bey
başka bir yazıda kaybolmak dileğiyle!
Yazılarınızı uzun zamandır okuyamıyorum.Tekrar buluşmak çok güzel.Formatik olarak yazılarınız hep aklımdaydı.Yazılarını okuduktan sonra sürüklendiğim dünyadan geri dönmek zor oluyor.Örneklendirmeler aşamasında sürekli yükselişte olan bir gökdelen gibisiniz…..
Felsefenin kritik gözlüğüyle dünyaya bakmanın vahşi tadına varanlar, bunu yaşam biçimi haline getirirken,diğer yandan her türlü eleştiriye de açık olmanın keyfine varırlar.Bunu gerçekleştirmek için gerekirse kendini yontma adına çekici önce kendilerine vururlar.Her daim fesefe ikliminde yer almak için öncelikle düşüncenin gücüne inanmak gerek …
Tebriğiniz için çok teşekkür ederim İsa,aynı düşünce gücüne aynı düşünce ikliminde birlikte varmak dileğiyle …
Sorgulanmayan bir hayatın yaşanmadığı, küçüklerin büyükleri eleştirmediği müddetçe büyüyemediğini, daha fazla eleştiriye ihtiyaç duyduğumuz bu duyular dünyasının tüm insanlığa bol sorgulama getirmesini diliyor, çelişkilerin kulak çekicisi bilgesinin gününü kutluyorum 🙂 & 🙂