Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce Düşünceler Düşünce

Sevgili hocam, Betül Çotuksöken?in İnsan Hakları ve Felsefe adlı kitabını incelemeye kaldığımız yerden devam ediyoruz.

AYIRIMCILIK, insan haklarını korumanın önündeki en büyük engellerden biridir demiştik. Ayırımcılık tarihte 1215 Manga Carta gibi kırılma noktaları yaşasa da; ,günümüzde de  en temel insan sorunlarından biri olmaya devam etmektedir diyen Çotuksöken?e göre;

Eylemin davranışın taşıyıcısı bireydir, kişidir, bu nedenle hakların korunmasında genel çerçeveyi her tek bireyi kişiyi yetiştiren biçimlendiren genel toplumsal/kamusal yapı olmakla birlikte son noktada eyleyen tüm ilişkileri kavramları değerleri dil durumuyla bireydir/kişidir.

Hemen belirtelim Betül Çotuksöken , bireyin değer yaratmasıyla kişi, kamusal/hukuksal ilişkiler ortamına  girmesiyle de yurttaş olduğunu belirtir.

Ona göre; tüm tutum ve davranışları toplumla  kamuyla bağlantılı olduğuna göre toplum ve ayrıca  kamu bireyi/kişiyi/yurttaşı kuşatan çevreler/çerçeveler olduğuna göre önünde sonunda özellikle hukuk yoğunluklu düzenin hakların korunmasında ne denli ağırlıklı bir sorumluluğun olduğu açıktır.

Eğer bir toplum içerdiği sergilediği ilişkiler bütününde etik temelli hukuksal bir çerçeve söz konusu değilse ; o toplumda hakların korunması neredeyse olanaksızdır ya da haklar sadece farklı eksenli belirlemeler çerçevesinde korunmaktadır. Ayırımcılığın görünürlüğü tam da buradadır.

Çotuksöken?e göre ; ayırımcılık kısaca,değişmez bir biçimde varolduğu sanılan ya da değişmez bir biçimde varolduğuna inanılan ayrımların/farkların ölçüt alınarak,genellikle varolanlar ,özellikle de insanlar arasında ayırım yapma ve bu ayrımı/ayrımları keskinleştirme durumudur.

Ayırımcılıklara en belirgin örnekler olarak ; cinsiyetçilik, ırkçılık aşırı milliyetçilik ve dincilik örnekleri veren Çotuksöken ?e göre bu listeyi uzatmak mümkün.

Mesleklere alışkanlıklara bölgelere yerel nitelikli kültürel yapılara bedensel niteliklere ilişkin ölçütler baştan belirlenerek ve katı bir biçimde benimsenerek vurgulanarak bir çok ayırımcılık türü saptanabilir.

Bu belirlemeden sonra Çotuksöken bilgiye dayalı , insan haklarına korumaya dayalı olarak  dayanışmayı esas alan  toplulukları örnek verilen ? ayırımcılıklardan ? titizlikle ayrı tutmak gerektiğinin altını önemle çiziyor.

Ayırımcı birini o insandan  sadece o doğrultuda varolduğu sanılan özü doğrultusunda tutumunu belirlemesini ve davranmasını isteyen biri olarak farkedilebileceğini şöyle örnekliyor;

? Kadın ? kadınca ? davranmalıdır çünkü onun özü kadın olmaktır ve o da bu öze uygun bir biçimde davranmalıdır.? İlkesi gereğince hareket edenler kadını cinsiyetçi bir ayırıma açıkça  değerlendirmektedirler.”

ANTROPONTOJİ

Daha once de sözünü ettiğimiz gibi Betül Çotuksöken? in türetmiş olduğu antropontoloji kavramına gelince ; Çotuksöken’e göre antropontoloji insanı kendisine ve kendisi dışındaki her şeye yönelen bir varlık olarak betimliyor. Çünkü antropontolojiye göre her varolan insanın bilme edimlerine konu olmasıyla varoluşuna kavuşur.

İnsan ayrıca bu bağlamda bir olanaklar varlığı olarak açık varlık olarak değerlendirilir. İçerdiği bu savlarla antropontoloji ontolojik ve fenomenolojik temelli antropolojiyle tam bir uyum içindedir.

Burada Takiyyettin Mengüşoğlu ?nun antropolojisiyle İoanna Kuçuradi ?nin antropolojisinin insan haklarıyla olan bağlantısının dikkate alınması gerektiğini belirtirken, onların bu konuda yapmış oldukları çalışmaların önemini vurgular.

Çotuksöken ?e göre ; yirminci yüzyıl bir bakıma felsefi antropolojinin yüzyılı olmuştur . Böylelikle felsefi antropoloji felsefenin bir disiplini bir dalı olduğu gibi bu alanda elde edilen bilgiler aracılığıyla felsefeyi yeniden tümüyle ve doğrudan insani varlığa ilişkin bilgiler aracılığıyla kurma istemleri ortaya çıkmıştır.

Bu yeni boyuta antropontoloji insan-varlık bilgisi ya da antropolojik ontoloji diyebiliriz.

?Felsefenin temel bir disiplini olarak bu anlamdaki antropolojiyi özellikle antropontolojiyi öne çıkarmak insanlara toplum bireylerine bu açıdan biçim vermek günümüz için büyük önem taşımaktadır.”

Antropontoloji ; bir ve aynı insanı onun birey kişi yurttaş olarak  ne türden özellikler taşıdığını anlamak üzere (örneğin özel alanın sınırlarının ne olduğu vb üzerinde de başka türden araştırmalar eşliğinde bir sınır çizme çabası olarak)gündemine alabilir.

AKLIN ÖZEL KAMUSAL KULLANIMI

Kitapta Kant ? ın  aklın özel kullanımı  ve kamusal kullanımından yola çıkarak kişisel çıkarlarını kişisel gereksinimlerini önceledikleri durumlara ilişkin olarak akıl kullanımı aklın özel kullanımı değil bunun tam  karşıtında yer alan ise aklın kamusal kullanımının farkına varmamız gerektiğini belirtir,ona göre asıl ulaşılması istenen ? aklın kamusal kullanımıdır.?

İnsan hakları kamusal aklın kullanımı sonucu elde edilen bilgi ortamında ancak tanınabilir korunabilir ve geliştirilebilir. Çünkü bilgi dışı olanı besleyen aklın özel kullanımı paylaşılabilir bir dünyayı kuramadığı için  İnsan haklarının böyle bir ortamda tanınması korunması geliştirilmesi mümkün değildir. İnsan ilişkilerinin ancak kamusalı yarattığı ortamlarda haklardan ve hakların korunmasına geliştirilmesine ilişkin ? özen? den ? özenli ? tutumdan söz edilebilir.

Özel ve toplumsal alanın egemen olduğu ilişkiler ağında keyfilik belirleyici olduğu için hakların korunmasının ve geliştirilmesinin kurallılığından sürekliliğinden söz edilemez. Belki zaman zaman haklar korunabilir ama bu sadece görüntüdür.

AİLEDE İNSAN HAKLARI

İnsanlar arası ilişkilerde modernliğin yeterince egemen olmadığı toplumlarda,bu arada Türkiye?de de aile içi ilişkilerde insan haklarının korunması konusunda epeyce sorunun yaşandığını gözden kaçırmamak gerekir. Çotuksökene göre , ” Geleneksel görüntülerin yerel-kültürel yapıların yaşatılması konusundaki duyarlılık (!) tek tek aile bireylerinin ?araç ? kılınmasına yol açmaktadır.”

Örneğin,çeşitli şekillerde şiddete uğrayan/uğratılan ya da yok sayılan bireylerin haklarının korunmasından söz edilemez.Bu kişiler ne bireysel haklarını,ne toplumsal haklarını,ne de dayanışma haklarını koruyabilirler ; hatta bu kişiler çoğu zaman hakları konusunda bilinçsizdirler de.

Çotuksöken eğer bireylerin güçlü olmasını istiyorsak  güçlü aile ortamlarında yetişmeleri gerektiğini de bilmemiz gerekir diyor.

Tam da burada bakımı en uzun süren canlı bir varlık olarak insanın en temel hakkının eğitim hakkı olduğunu ileri sürmek aşırı bir yargı olmasa gerek. Eğitim hakkının gereğince hayata geçirilmesi , korunması diğer haklarının kullanılmasında,hayata geçirilmesinde temel bir ölçüt olarak görünmektedir.

EĞİTİM

Eğitimi en temel hak gören Betül Çotuksöken ‘e göre ; elbetteki yaşama hakkı en temel haktır ; ama bireylerin,bu hakkın korunmasını talep eden kişiler olabilmeleri bunun öneminin farkına varabilmeleri için bir eğitim sürecinden geçmeleri zorunludur ; bu hakkın korunmasının önemini kavrayabilmek için konuya ilişkin olarak tüm toplum bireylerinin özellikle kamu görevlilerinin de eğitilmiş olması gerekmektedir.

” Öyleyse tam da bu noktada eğitim alma hakkının korunması diğer hakların korunması bir temel bir zemin bir bilinç oluşturmaktadır. Ancak eğitilmiş öğrenim görmüş bilgili insan yaşama hakkı da içinde olmak üzere tüm hakların korunmasına özen gösterebilir,konuya ilişkin talepte bulunabilir başkalarının talepleri konusunda da duyarlı olabilir. Buradan yola çıkarak eğitim hakkını en temel hak alabiliriz. ”

Bu temel hakkın mutlaka  felsefe temelli eğitim olması gerektiğini belirten Çotuksöken , insanlara özellikle çocuklara gençlere felsefi temelleri olan bir eğitim verilmedikçe temel kişi haklarının ve onlarla bağlantılı olarak diğer hakların korunması da olanaksız görüyor.

Bu nedenle insan hakları eğitimi de felsefi nitelikli olmalıdır diyor.

Çünkü temel nitelikli insan hakları eğitimi felsefi bakış açısıyla verildiği takdirde , diğer haklar daha sağlıklı bir nitelik kazanabilir ve daha iyi korunabilir.

” Felsefe nitelikli eğitim “derken, ” tekil  olanı şimdi ve burada olanı ussal nitelikli ve bilgi temelli gerekçelere dayalı olarak aşabilme ,evrensel boyutta düşünebilme ilk planda kendinden çıkılan insansal kimliğe yine bu kez kültürel yapı içinde ancak ortak yanları da hesaba katarak yeniden dönebilme ortak insan kimliğinde yeniden buluşabilme  gerçek anlamda insansal anlamda ilerleme ancak bu yolla sağlanabilecektir ” diyor.

Kitapla ilgili ayrıntı bilgi için lütfen tıklayınız;

www.betulcotuksoken.com

Hülya YALIM

www.hulyayalim.com

 

Bir yorum yazıldı

  1. Hülya Hanım geçmiş olsun dileklerimi tekrar yineliyorum. Geçirdiğiniz operasyonun başarılı geçtiğini öğrenmek beni mutlu etti. Allah’tan size sağlıklı ömürler diliyorum. Adaşınız Hülya Hanımdan iyilik haberlerinizi dün aldım. Hemen ardından telefonla sizi aradım ve görüştük. Sesinizde gayet iyiydi. Hülya Hanım sizi ziyarette üç saat boyunca sohbet ettiğinizi söyledi. Ne güzel. Kıskanmadım da imrendim doğrusu. Kimbilir ne güzel konulara girmiş, ne kadar değerli mevzulardan bahsetmişsinizdir. Ama bir gün o sohbetlerden biz de faydalanırız inşallah.
    Görüyorsunuz bu tenbel arkadaşınız geç de olsa zaman zaman sitenizi ziyaret ediyor ve yorum bile yapıyor. 🙂 Son yazınızı okudum, kutluyorum.
    En yakın zamanda görüşmek dileğiyle…. Selâm, saygı ve dostlukla…
    Mehmet Nuri Yardım

    Not: Değerli babanıza selâm ve hürmetlerimi iletiverin lütfen.

Yorumun ne olacak?