Hayat yaşam üzerinde baskı kurduğunda insan bu baskıyı karşılamak adına kendi içindeki anlamsızlıkları yok etmeye ve yeni anlamlar keşfetmeye yönelir. Bu baskıya göğüs gerebilmenin yolu değişebildiği gibi, biri diğerine baskın da gelebilir.
İşte İradesine Tapan ile Baykuş, bu anlamsızlıklardan kurtulup yeni anlamlara ulaşmak için aynı yolda, ayrı yerde dururlar.
Baykuş kanatlıdır, hafiftir, AVCIDIR. Gagası havada gevezelik eder. Düşünce avına çıkan zihinde serüvenler geliştiren kaşiftir; üstelik her zaman da her şeye muhaliftir. İradesine Tapan ise ağırdır, mağrurdur, gururludur. Her an kandırılmaya müsait gibi duran bir AVDIR. Teskin etme yeteneğine rağmen kendisi hüzne tabidir. Bu erdemin boğa güreşçisinin masumluğu, kuyruklu bir tarihtir.
Biri gücünü geceden alır, diğeri gündüzden.
Biri gücünü DİL?den alır diğeri DİN?den?
Baykuş, hata yapmaktan korkmaz. Gülmekten de, gülünç olmaktan da çekinmez. Çünkü gülerken düşündürme kaygısını taşır. Bunun için de komik olma riskini göze alır. Ona göre ciddiyet, kötü bir hazmın kanıtıdır. Gülüşü erildir.
İradesine Tapan, hata yapmaktan da gülmekten de korkar ama en büyük korkusu gülünç olmaktır. Göz yaşları dişildir.
Baykuş yer çekimine inanır. İradesine Tapan, yıldızların sihrine. Baykuş, sayıların gizemine tutkundur, İradesine Tapan, erdemin ölçüsüne. Çıplaklık; aydınlık ve ince olmak, aynı zamanda şeffaflıktır Baykuş?a göre. İradesine Tapan?a sorarsak, aşağılanmanın göstergesi. Baykuş, baştan çıkarır, İradesine Tapan prensibe takılır.
Hayat Baykuş ?a göre; ?cevabı akılcı bir şekilde verilemeyecek kadar karmaşıkken?, İradesine Tapan ?a göre ise, ?her sorunun cevabını kutsal kitaplarda bulmak mümkün?, zaten asıl olan ölümden sonraki yaşamdır.
Doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin gibi kavramlar İradesine Tapan?a göre ?birer değer ölçüsüyken?, Baykuş?a göre ?diyalektik süreçte birer karşıt?.
Baykuş ?DIR? ve ?DİR? kullanırken en çok inandığından dönmekte tereddüt etmez ?MIŞ? ve ?MİŞ? olarak hemen değiştirir. Bir düşünceye sarılırken ardından bir evvelki ile çelişkili bir fikir gelmesi araştırmasının bir parçasıdır. Sözcüklerinde ?BELKİ? ara söz gibidir. İradesine Tapan?ın sözünden döndüğü görülmemiştir; her şey ?MUTLAK? ve kesindir.
İradesine Tapan ümit edip umuda bakar, Baykuş’a göre umut acıyı uzatır; ?UÇAĞI DÜŞMEKTE OLAN PİLOT BİLE UMUDA DEĞİL, ÖNÜNE BAKAR.?
İradesine Tapan mümkünse düşünür çizgi dışına çıktı mı ?olmamalı? diye vazgeçer, düşündüğünden utanır. Bu habis düşünceyi tükürür ve arınır böylece. Baykuş en olmaz düşünceyi bile düşünür, çiğner ama yutmaz, kendini düşüncenin içine hapseder; daha sonra sorgular çözertir. Gerekirse kendi kanadını kendisi kırar.
Her ikisinde de ?KENDİNİ BİLME? önemlidir ama bu Baykuş da kendini bağışlatmak için geri dönüş olarak da kullanılabilir. İnsan olmada ?vicdan, ?merhamet?, ?hoşgörü? gibi kavramlar önemliyken İradesine Tapan?ın aksine onda hoşgörü; can çekişenin cilvesi, merhamet; fahişenin iffetidir vicdan ise, suçluya kalan tek erdemdir olsa, olsa.
?Başınızda hangi TANRI duruyorsa, ona tapmanız gerekir? denildiği gibi, ?Hem Tanrı?ya hem Şeytan?a hizmet edemezsin? der azizi Matta?da.
Aslında İradesine Tapan ile Baykuş her ne kadar düşünceleri farklı olsa da vefasız dost, ayarsız ayrılan sevgili gibidirler. Görüşler farklı olabilir ve bu farklılık beynimizde rahat dolaşsın diye belki de kafamız yuvarlaktır. Ayrıca herkes aynı yöne çekseydi, dünya alabora olmaz mıydı? Önemli olan ?bir kapı olabilmek hayat evinde kilitsiz.?
İnsan gördüğünü sandığı şeyleri görür ve hiçbir zaman zannettiği kişi olmaz. ?Konuşulamayan yerde susulmalıdır? fakat yazı yazılabilir?
Değişim Gazetesi
(20.01.2003)
Hülya YALIM
Merhaba Hülya hanım, bana iki adet kartvizit vermiştiniz(09/01/2012-19.oo). Birincisine ben ”Sizi yarın mutlaka ararım” sözlerini ataşlarken, diğerine ise ”yazar kartım, okursanız memnun olurum” sözleriyle bir anlamda ev ödevini peşime takmıştınız.
Baykuş’a İradesine Tapan’ın elbisesini giydiriverin. Sonra seyreyleyin düşünüzde. Bir akşam üstü güneş batarken ve sabah alacakaranlık çizgisinde. Hangisinin renkleri daha albenili SİZCE. Söyleyiverin hadi, hangi renk canlandı gözünüzde? İşte o olmalı yaşamın rengi.
Ya da İradesine Tapan’a Baykuş’un esvabını.
Deneyin, bence her anına değecek bu bilmece.
Ve sonunda
En başa dönelim hevesle.
Hayat yaşamın üzerine neden baskı kursun ki?
İnsan kurmalıdır o baskıyı ömrünce. İstediğince ve özgürce.
Kabul eder misiniz bilmem Legri ? kendimizle ilgili yanılgılarımızı aslında yaşam boyu edindiğimiz yargıların esiri olmamızda bize en büyük etkiyi o çok güvendiğimiz aklımız oynar.Anlam dünyamız karmaşıklaştıkça tıpkı Cioran’dan yapmış olduğunuz alıntıdaki gibi “üstü kapalı olanı, dile gelmeyeni” dipsiz bir kuyudan su çeker gibi zaman kaybederiz, üstelik tüm çabalara rağmen elde hiçbir veri olmama ihtimali de var.
Bu nedenle felsefeye “görülmeyenin arkasını araştırmak bilmek” gibi önemli roller biçilmiştir. Gelin görün ki bu arka planını araştırken kendini bilmeyene o dipsiz kuyudan çekilen suda Narkissos’un kendini görüp aşık olduğu gibi narsist birer varlık olma tuzakları var…
Yorum için teşekkürler efendim saygı ve sevgi de bizden… 🙂
Cioran der ki;
“Başkaları hakkında yargılarımız da, kendimizle ilgili yargılarımız da yanlıştır. Bütün eylemlerimizde gizli bir yan vardır, psikolojik açıdan ilginç olan da budur. Sadece yüzeyi, yapay yönü tanırız, dile getirilmiş olanı kabul ederiz, ama önemli olan dile getirilmeyendir, üstü kapalı olandır, bir davranış ya da sözün gizli noktasıdır. İğrenç yön gizlenmiştir. Oysa derinde olan budur, söylediğim de varlıklarda ayrıca bir derinlik olduğu ve bizim için en anlaşılmaz olanın bu olduğudur.”
ve sizin de dediğiniz gibi sevgili yazar,
İnsan gördüğünü sandığı şeyleri görür ve hiçbir zaman zannettiği kişi olmaz. ?Konuşulamayan yerde susulmalıdır? fakat yazı yazılabilir yazılmalıdır.
selamlar
Harikulade bir yorum hayatın bizatihi kendisi Abraxas öyle değil mi biraz tanrısal biraz şeytani… 🙂
Teşekkkürler Tomruk Can.
Merhaba,
Yazınızı okuyunca aklıma “Abraxas” geldi :))
Selamlar…