MEDYANIN UYANIK BEKÇİLİĞİ
Kitle iletişim araçlarının demokrasilerde ?üçüncü göz? olarak halk adına faaliyette bulunması ?dördüncü güç? olma vasfını kazandırmıştır. Ancak şu unutulmamalıdır iletişim araçlarınım işlevlerini yerine getirebilmesi siyasal sistemin ona tanıdığı özgürlük imkanları çerçevesinde gerçekleşebilmektedir. Bu noktada, siyasal sistemin iletişim sisteminin temel belirleyicisi olduğu asla gözden kaçırılmaması gereken bir olgu olmaktadır
Medya gerçekten ?toplumsal bir amaca hizmet etmektedir; ancak bu, oldukça farklı bir amaçtır: ?insanların zihinlerini, hükmetlerine? ve daha genel kapsamda toplumsal, ekonomik ve politik düzenin düzenlenmelerine ?erdemli bir bağlılık gösterecek biçimde eğitmek, liberal düzenin korktuğu türde bir demokrasi krizine katkıda bulunmayan medya, ayrıcalıklı kesimleri halkın kavrayışı ve katılımı tehdidinden koruyan uyanık bekçileri oluşturur. Eğer bu sonuçlar doğruysa, medyanın demokratikleşmesine yapılan ilk itiraz noktası gerçekler ve çözümleme ışığında apaçık ortaya çıkan bir yanlışlığa dayanmaktadır.(1) -Devamı »
MİLLİ BİRLİK DÖNEMİNDE BASIN
1.1.1. Basın Mensuplarına İspat Hakkı Tanınması
Demokrat Parti Döneminde gazetecilerin yazdıkları yazı ile ilgili suçlamaları ispat etme hakkı tanınmıyordu. Dava açılması halinde mahkemelerde ispat etme imkanlarından yoksun olan gazetecilerin bu konudaki itirazları sonucu değiştirmiyor, çoğu kez suçlamaların cezasını hapislerde çekiyorlardı.
Milli Birlik hükümetleri döneminde basın alanında yapılan en önemli işlerden biri de gazetecilere ispat hakkı tanınmasıdır. Kanunda yapılan değişiklikleri ve hangi hallerde ispat tanınacağını şöyle sıralamak mümkündür: -Devamı »
Descartes yeni çağ biliminin kurucusudur, yeniçağ felsefesinin ilk Büyük sistemcisidir. ?Yöntem üzerine konuşma ? adlı eserinde bilimsel yöntem üzerindeki ana düşünceleriyle bu yönteme nasıl ulaştığını, bilginin nasıl mümkün olacağını kesin bilgiye hangi metodlar kullanarak yaklaşılacağını ve bütün bunların yanı sıra bilginin hangi esaslar dikkate alınarak temellendirileceğini anlatır.
Bir rationalist filozof olan Descartes?kesin bilgiyi ancak kendimizi bilme?de bulabileceğimiz görüşündedir. Bunu söylerken ?doğuştan düşünceler? öğretisini de ileri sürer. Buna ?ideae innatae? (doğuştan ideler) der. Bu öğretiye göre ;ruhumuzda deneyden önce yerleşik düşünceler vardır.Anlığın kendisinde devşirdiği bu ideler, duyular aracılığı ile edinilen tasarımların tersine olarak hep açık ve seçiktirler.Biz deneylerimizle ve bilgilerimizle bu anlığı -Devamı »
Hilmi Yavuz?un tırnak içine alınmış hayatında, yaptıklarının önüne konabilecek noktalardan biri de kuşkusuz ki felsefedir. Yavuz?daki felsefi düşünüş yalnızca gazetedeki yazılarına, veya kitaplarına yansımakla kalmamış ;Türk Şiir geleneğine farklı bir bakış açısı da getirmiştir.
Elbette ki bunda 20.Yüzyılda özellikle İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerinde etkili olan ve dil üzerine yoğunlaşarak olgulara ya da anlamlara uygun düşecek en iyi mantıksal formu bulmak için kavramları veya dilsel ifadeleri analiz işiyle uğraşan analitik felsefe geleneğinden gelmiş olmasının etkileri büyüktür.
Cabridge ve Viyana?da doğan Analitik felsefenin temel hareket noktası; felsefenin konusunun dil olduğu düşüncesi olmakla birlikte günümüzde her ne kadar felsefi araştırmanın alanını mantık, dil, epistomoloji ve bilim felsefesiyle sınırlamaktan vazgeçse de varlığını Anglo-Sakson dünyada sürdürmektedir. -Devamı »