Olimpiyatların rüya gibi açılışını izlerken kendi kendime sordum; “olimpiyatlar mı daha zevkli yoksa festivaller mi?”
Aslında bu bir bakıma sporcu ile sanatçıyı da karşı karşıya getiren bir soru.
Gerçek şu ki ikisi de zor ve meşakkatli.
Sadece seyirci olmak için bile yüksek meblağlar ödendiğine göre, sporun ve sanatın
sadece maddi değil manevi boyutu olduğunu herkes kabul eder.
Bu zorluğun üstünde zevki olduğu kesin, kazanımları ise hayli fazla.
Aksi olsa bu kadar kişi her şeyden önce zamanını ve gönlünü bu işe verir miydi?
Günlerdir arama motoru Google ‘nun açılış sayfasına olimpiyatlarla ilgili çeşitli logolar kullanırken,
bugüne dek herhangi bir festival logosu Google’ın Doodle’ı olmaması dikkatimi çekti.
Dolayısıyla her ne kadar farklı kulvarlar olsa da ; bunun nedenini araştırmak ve aralarında ortak özellikleri de bulmak adına; kendimce küçük bir karşılaştırma yaptım.
Buna peki ala gözlem de denilebilir.Taraf olduğum için tercih hakkımı sona saklıyorum elbette..
Her ikisinde de egzersiz, ritim, moral, motivasyon önemlidir ve yarışmacılar mental ve bedensel olarak kendilerine iyi bakmak zorundadır.
Her ikisinde de hedefler büyüktür çünkü her iki kulvar da dünya çapında yıldızlar doğabilir.
Olimpiyatlar açılış ve kapanış törenleri ihtişamlıdır.
Festivallerin kırmızı halı seremonisini gibi renkli açılışları olsa da, genellikle sessiz sakin kapanış töreni yapılır.
Olimpiyatlara katılım fazladır, TV’den canlı yayınlar yapılır.
Festivallere sadece meraklılar katılır,basında küçük bir haberde yer alır.
Olimpiyatlarda zaman kavramı ön plana çıkar, festivallerde ise mekan .
İkisinde de kostüm önem taşır ama festivaldeki ödüllendirilecek boyuttadır.
Olimpiyatların tarihsel boyutu vardır, festivallerin kültürel.
Olimpiyatların Antik Yunan’dan geldiği bilinir. Festivallerin ilk nerede yapıldığı hakkında herhangi bir yazılı belge yoktur.
Olimpiyatlarda doping gibi onur kırıcı olaylar olur, festivallerde ise onur ödülü olur.
TV kanallarında Olimpiyat kanalı yoktur fakat festival kanalı vardır.
Olimpiyatlarda daha çok dallar vardır, festivaller de ise kategoriler.
Olimpiyatların mevsimsel (Yaz,Kış) festivallerin ise türsel (sinema,müzik) farklılıkları vardır.
Olimpiyatlara ülkeler sponsorluk eder, festivallere şirketler.
Olimpiyatlar beş halkadan oluşur beş halka beş kıtayı temsil eder. Bu nedenle olimpiyatların değişmez logosu vardır.
Festivallerin logoları ise değişkenlik gösterir. Oskar Akademi ödülleri elinde kılıcıyla şovalye hiç değişmezken,kazanan ülkenin farklı tasarımıyla karşımıza çıkan Erovizyon’un yazısı sabit kalmakla birlikte logosu ise her sene değişir.
Olimpiyatlar devlet eliyle de olsa rekabet odaklıdır, festivaller ise siyaset nedeniyle de olsa işbirliği odaklıdır.
“Citius,fortius altius” (daha hızlı, daha güçlü, daha yüksek,) tum sporcularin temel ilkesidir.
“Ars est celare artem” (gerçek sanat sanatı gizli tutabilmektir) sanatçı mottosudur.
Adı ister olimpiyat ister festival olsun barış ve özgürlük amaçlı,ayrımcılıktan uzak, insan hakları çerçevesinde olduğu sürece Latin atasözünün “Age quod agis ” dediği gibi,Ne yapıyorsan onu yap!
Sonuçta spor da sanat da mutlu olmak içindir.
Spor mu sanat mı bilmiyorum ben de onu için yazıyorum ve paylaşıyorum….
YAZAN : Hülya Yalım
ZAMAN-MEKAN : (Geçirmiş olduğum küçük bir operasyon sonucu zorunlu istirahattaydım. Bu nedenle TV izlemeye, kitap okumaya, film izlemeye vaktim oldu. Aslında iki farklı kitap hakkında yazı yazmayı tasarlıyordum ancak, Olimpiyat açılışını izlerken durum değişti. Yazıda da söz ettiğim gibi, arama motoru Google’un Olimpiyatlara bu kadar ilgi göstermesi ve daha önce hiçbir sanatsal faaliyete böyle bir yer vermemesi dikkat çektiğinden yazıldı yazı ve sanırım bu satırlarla tercih hakkım açığa çıkmış oldu. Bu yazı yazılırken Ramazan olduğundan sukunetle yeşil çay içildi, yine Ramazan münasebetiyle hayli bulunduğundan hurma yendi. Sadece klima sesi dinlendi )
teşekkür ederim ben de sizin gibi değerli bir muzik adamını tanıdığıma çok memnun oldum.
Nefis bir yazı olmuş,kaleminize sağlık. Bu arada rahatsızlığınız sebebiyle çok geçmiş olsun.