Adı yerküre olan gezegenden dünyaya ineli birkaç gün oluyor. Neyse ki bu gezegende de yerçekimi kanunu olduğundan dünyaya tekrar ayak bastığımda zorluk çekmedim. Bu Anakara’da gezinti yaparken şair filozofları ile bilge gezginler arasında zaman kavramını yitirmiş olabilirim yine de. Belki de “geçmiş, şimdi , gelecek bir yanılsamadır.”
Aslında şairler öldürülmeseler bu yerkürede Einstain olmadığından mıdır bilinmez zamanın vazgeçilmez olduğuna pekiala inanmayabilir insan.
Bir zaman hırsızı şairle ışıkhızıyla değil sözcükleri takip ede ede gittim bu gezegene. Zira bu yerküreye gitmek için herhangi bir vasıtaya binmek gerekmiyor, öyle astronomik ücret vermek yerine sadece Murathan Mungan ‘ın değişiyle otuz yılın hatırına ilk yüz sayfayı okumak yeterli hepsi bu kadar.
Akıl asıl kendine oyun oynamaya başladığında tehlikeli olmaya başlar diyen Murathan Mungan ‘nın Şarin Romanı adlı yazdığı son kitaptan söz ediyorum. Mungan belli ki bu oyunu sadece kendisiyle değil okuruyla da oynuyor.
“Gerçek dediğin inandıklarımızdan yapılır zamanla… Yerküre varolduğu için değil biz inandığımız için var.”
Ayşe Arman ‘ın kitap hakkındaki müthiş kurgulu, sürprizli, oyuncaklı, bulmacalı sözlerini doğrulayan sözler bunlar.
Adına ister fantastik deyin ister fantazi Şairin Romanı okuru gerçekten başka bir dünyaya götürürken, diğer taraftan da böyle bir dünyanın tasavvurunu düşünmeye zorluyor.Üstelik karakterleri son derece farklı isimlere oturtarak yapıyor bunu.
Mungan böylece kitapta da dediği gibi korkularıyla oynuyor. ” Hayatın sıradan rastlantıları bazen kaderin yerine karar verir,işin güç yanlarından biri kendi yarattıklarınızı yönetmektir” derken tam da buna değiniyor.
Murathan Mungan George Perec ‘in Fransızcada en çok kullanılan e harfini kullanmadan yazdığı Kayboluş adlı kitabı gibi Şairin Romanı ‘nda sadece bir yer hariç o harfini kullanmıyor. O yeri de dikkatli okura bıraktığını söylüyor.
O sıfat, zamir veya özne… O harfini bulduğuma emin olmakla beraber yazarın kastettiği anlamda o yeri bulduğumdan doğrusu biraz şüpheliyim. Kitapta geçen “asla aradığından fazlasını bulmaya çalışma ararsan yolun bir anda umutsuzluk yolu olur bulduklarını da görmezsin göz açıkken kördür”sözünü düstur edinirken yine kitapta geçen “bazı gerçekler abartı da saklanır”sözüyle karşılaşınca o harfi meselesi üzerine pek de durmadım.
Kitapta Bendag ‘ a bir çocuk “neden ağlıyorsun?” diye soruyor.
Bendag “varoluşa ağlıyorum en büyük çaresizlik varoluştur çünkü” diyor.
Şiir Filozofu Moottah ‘a öğrencilerinden biri soruyor:
Niye bu kadar çok şeyi öğreniyoruz usta?
Bilinci artan kişinin kaderi de artar diye yanıtlıyor Mottah.
Öğrencinin yanıtı ise felsefi çıkmaz denilen aporya niteliğinde “ama ne kadar çok şey öğrenirsem o kadar az şey anlıyorum” gibi Platon ‘un Sokrates ‘i konuşturduğu dialoglarını andıran birkaç felsefi konuşma hayli dikkati çekiyor.
Aslında Platon ‘un Devlet Ütopyası’ nda sözünü ettiği ideal dünyası gibi Mungan ‘da bir gezegen hayal ediyor bir nevi. Platon malum şairleri yalancı oldukları için bu dünyanın içine almıyor.
Taklidin taklidini yapmalarını gerekçe olarak olarak gösteriyor.
Mungan ‘nın gezegeninde ise neredeyse Platon ‘a nispet yaparcasına herşey şiir üzerine kuruluyken bilge şairler, hatta şair filozoflar bile var.
“Sıradan şeyler hakkında yalan söyleyenleri yalnızca yalancıdır önemli şeyler hakkında yalan söyleyenlerse şair olur bu yüzden hakikatler şairlerin en iyi konusudur” sözleriyle Murathan Mungan Platon ‘un şairlerle ilgili düşüncesine kendince cevap veriyor gibi.
Gelin görün ki herşey şiir üzerine kurulmuş bir kitapta şiirin olmaması elbette merak konusu oluşturuyor. Mungan bu eleştiriye şöyle cevap veriyor:
Ancak acemi bir yazar böyle bir romanda, şiirleri örneklemeye kalkardı. Orası okurun hayalhanesinin hakkıdır. Ne yazsanız, ne koysanız olmaz.
Kitapta dil felsefesenin önemli temsilcilerinden Ludwig Wittgenstein ‘ a ait ” konuşulmayan yerde susmak gerekir ” sözüne gönderme yapan Mungan ‘ı Şairin Romanı adlı kitabında şiirden defalarca söz etmesine rağmen kitapta şiire yer vermemesinden ötürü aslında kutlamak gerekir zira Wingenstain ‘a Tractatus Logico–Philosophicus adlı benzersiz eserinde şiiri akıldışı söz olarak niteler.
Dolayısıyla Murathan Mungan ‘ ı şiir kitapta yer alsa kitap akıldışı kitap olurdu.
Ayrıca kitapta kullandığı isimler en azından bizim dünyamızda kullanılan isimler olmadığından, yine dil felsefesine göre herhangi bir yönletimi yok.
Örneğin Ahmet, Michael, Maria, Hülya gibi isimler daha söylendiği anda bu isimlere karşılık gelen bir nesne olduğundan bu isimler dile geldiği anda bu isimlerin çağrıştırdığı kişiler akla gelirken Moottah, Bendag, Gamenn, Lelalu gibi isimlerden söz edildiğinde akla herhangi bir kişi gelmeyecektir ki bu da yönletimi olmadığı anlamına geliyor.
Yönletimi olmayan söz de akıldışıdır. Bu durumda Murathan Mungan kitapta şiire yer verirse şiirin akıldışı olarak kabul edilmesi dışında, kullanmış olduğu isimlerin yönletimi olmadığından iki kere akıldışı kitap yazmış olacaktı.
Ancak vakit geçirmeden belirtelim akıldışı güzel olduğu kadar aynı zamanda en çok akılda kalan sözdür de.
Aksi olsa kutsal kitaptardan, destanlardan tutunda İlyada Ve Oddessa, Mesnevi gibi ölümsüz eserler tarihler boyu nasıl bu kadar tesirli olurdu?
Kitaptan bir cümleyle yazıya son verelim ” hayat yalan olduğunda güzel…”
Hülya YALIM
bunu sizden duymak ayrı bir keyif veriyor gerçekten bazı yerleşmiş değişmez dediğim ve kendimi eleştirdiğim çok şeyi değiştirmem de sadece Başak’tan Kova’nın etkisine girmem de değil sizin de etkiniz var.
Bir de aldığınız herhangi bir şeyi bana defalarca övüp benim de o ürünü almama neden olmanız sonra o ürünün üzerine başka bir şeyle bana gelmeniz yok mu bayılıyorum buna yetişmek güç hızınıza 🙂
çok güzel yorumlar hepsi.keyifle okudum ve yararlandım.
selamlar
Hülya Hanım merhaba. Tekrar geçmiş olsun diyor, acil şifalar diliyorum. Pazar günkü sohbet için yine teşekkür etmek isterim. Fatma Hanım, adaşınız Hülya Hanım, Yüsra Hanım ve Selcen Hanım da çok memnun kaldılar, kulaklarınızı çınlatıyoruz zaman zaman. Sadece maddi ziyafet yoktu o gün. Fikren de çok süslü ve zengin bir sofranın başındaydık. Maşallah ekip tamamdı. Felsefecimiz, sosyologumuz, mühendisimiz, çevrecimiz, edebiyatçımız vardı… Eh manzara da harika olunca sözler inci mercan gibi dökülüverdi önümüze… Marmara denizi bütün güzelliğiyle karşımızda… İyi ki hâtıra fotoğrafları da çekildi. Selcen Hanımdan gelen fotoğrafları size de gönderdim. Umarım almışsınızdır. Misafirperverliğiniz için tekrar tekrar teşekkürler. Değerli babanıza ve annenize çok selâm ve hürmetler… Bu arada edebiyatçı yeğeninize de selâm ederim. Bakalım iki büyük 🙂 edebiyatçı ne zaman buluşup sohbet edeceğiz.
Selâm, saygı ve esenlikle… Mehmet Nuri Yardım
Hocam tekrar selamlar.
Daha yeni bitirdim kitabı ve dönüp tekrar sizin yazınızı okudum. Şimdi daha iyi oturdu taşlar yerine 🙂
Bahsettiğiniz yeri sanırım ben de buldum. (O yerine sen) tahmin ediyorum burasıdır.
En ilginç olan da Abraxa ismiyle karşılaşmış olmaktı benim için. Sonraki makalenizde tesadüfen bahsetmiştim o kelimeden. Şairin Romanındaki o karakterin isminin Abraxa olması, tam yerine denk gelmiş bence de :))
Selamlar
Teşekkür ederim Mehmet Emin Bey,kitap fantastik bir kitap olduğu için klasik Murathan Mungan çizgisinden ayrılıyor. Zaten kendisi de 15 yılda tamamladığını söylediğine göre üzerine hayli çalışmış. O harfi meselesine gelince sizinle aynı fikirdeyim gereksiz yere böyle bir şeye giriştiğini düşünüyorum kaldı ki o harflerine rastlamak mümkün.
Selamlar,saygılar !
Hülya hanım, çok güzel bir eleştirel yazı döktürmüşsünüz yine. Şairin Romanı adlı kitabı okumayan, hatta Murathan MUNGAN’ı tanımıyanlar bile bu yazınızla hem kitap, hem de yazarı hakkında fikir sahibi olmuşlardır. Ben kitabı okumadım. Ama açıkça söylemek gerekirse benim de “o” harfi hakkında kafam karıştı. Kaleminize ve yüreğinize sağlık efendim…
teşekkür ederim Tom. Bu tür yazılar zor okunmasına rağmen sanırım başka diyalog oluşturuyor çünkü bu kitabı okuyanlar yazıya başka boyut kazandırabiliyor bu yazının amacına uşalıp okunmaya vesile olmasını dilerim.
O harfi meselesine gelince Moottah’taki o’lara dikkat ettiniz peki ?neden ağlıyorsun?? daki o ile ?varoluşa ağlıyorum en büyük çaresizlik varoluştur çünkü? deki o’lara ne dersiniz? 🙂
Teşekkürler!
Hülya Hocam, kaleminize sağlık. Harika bir tanıtım yazısı olmuş. Kitabın arka kapağını okuyup ta baştan savma bir şekilde kitaplar hakkında yazanlara burdan bir selam olsun 🙂
Yukarıdaki yazıda “Şairin Romanı ?nda sadece bir yer hariç o harfini kullanmıyor. O yeri de dikkatli okura bıraktığını söylüyor” demişsiniz ya, Moottah’ın isminde iki tane var mesela, bunları saymamış olamaz değil mi yazar?
(Tabi ben kitabı edinmiş olmakla birlikte henüz okuyamadım. Muhtemelen bu sorum da çok saçma olmuş olabilir) 🙂
Selamlar,