Silmek?
silmek geçmişi bir çırpıda,
eskiyi gerilemeden
silmek …
yaşamı yaşayarak silmek?
yaşı yaşlanarak silmek?.
Arkadaşı dostla,
Dostu düşmanla silmek..
bütünü parça parça, parçayı bütün bütün silmek …
hatıradan,hafızadan silmek …
yazıdan kelamdan,silmek …
kutsalı umarsızca;sıradanı derinden silmek…
bilgileri, yargıları ,inançları silmek,
sanrıları,hayalleri silmek …
eskiyi yeniyle silmek…
çocuğun burnunu,
gencin terini,
ihtiyarın gözyaşını silmek …
sayfayı silmek ….
hesabı silmek…
kanı kanla, acıyı acıyla silmek…
zamanı zamansız silmek ,
sevgiyi sevgiliyle silmek…
olmazı silmek, olanı silmek .
silmek …
varlığı gerçekliği ?
geri dönüşüm kutusunda saklamadan,
geri dönmemek üzere silmek?
ve..
yeniden oluşturmak için silmek
en sonunda silmeyi silmek?
Hülya YALIM
silinen aslında
bidiklerimiz,
gördüklerimiz,
duyduklarımızdır;
hafızalarda,
gözlerde,
kulaklarda.
silinen aslında
zannettiklerimizdir,
vehmettikleimizdir,
var sandıklarımızdir
zihinlerde
silinen aslında
yoktur hiçbir şey
var olup ta.
sadece
silindi, sanılanlar
silindi görüneneler
silindi gösterilenler vardır
silmeye mecbur,
silmeye muhtaç
nihayetinde
silindi görünecek silgilerin
aslında
hiç silinmeyen varlıklarında
12.10.08
NEV-İ ŞAHSINA MÜNHASIR FARKLI ÖZELLİK VE AYRICALIKLARI OLAN GILMANŞAH OLARAK, SÜREKLİ BOYUTLAR ARASI ALEMLERDE OLMAKTAN VE GEZİNMEKTEN HOŞNUDUM… (BEN GEZERİM, GİDER GELİRİM!.. KİME NE?!..)
DEMEM ŞU Kİ; HER KES GİBİ OLAMAM. DÜNYADA ZATEN YETERİNCE ALELÂDELİK VAR. KENDİME AİT OLAN FİKİRLERE SAHİP OLMAKTAN ASLA KORKMAM VE DOĞRULUĞUNA İNANDIĞIM FİKİRLERİMİ, KALABALIKLAR NE DÜŞÜNÜRSE DÜŞÜNSÜN, SONUNA KADAR SAVUNUR VE GÖTÜRÜRÜM.
BİLİRSİN Kİ; HARİKULADE ŞEYLER, ANCAK İÇLERİNDEKİ BİR ŞEYİN, KOŞULLARIN ÜZERİNDE OLDUĞUNA İNANMA CESARETİ GÖSTERENLER TARAFINDAN YAPILMIŞTIR.
ÖZGÜNLÜK, İKİ ŞEY VEYA OLAY ARASINDA DAHA ÖNCEDEN FARKINA VARILMAMIŞ BENZERLİKLER, İLİŞKİLER OLDUĞUNU FARKETMEKTİR. VE SİZLER BU ÖZGÜNLÜĞÜ FARKEDEREK, DİĞER SİTE SAKİNLERİ GİBİ SORGULAMAYA, ANLAMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ. BU DA ELBETTE MUTLULUK VERİCİ BİR GELİŞMEDİR… (HEPİMİZ İÇİN!..)
VE SON OLARAK!.. SIRADAN ŞEYLER ELBETTE İLGİ ÇEKMEZ. BİR ŞEYİN İLGİNÇ OLABİLMESİ İÇİN, ONUN HENÜZ HİÇ SÖYLENMEMİŞ OLMASI YA DA BAŞKALARI TARAFINDAN VURGULANMAMIŞ BİR YANINDAN ELE ALINMASI GEREKİR. TABİ SADECE SİZLER DEĞİL, TANIYAN VE BİLEN HER KES, ÖZELLİKLE TÜM AKIL SAHİPLERİ BENDENİZ GILMANŞAH’IN İNSANCIL VE İNSANÜSTÜ YANINI SEVMEKTE, TAKDİR ETMEKTE VE TESHİR OLMUŞ GİBİ BAĞLANMAKTADIR.
BENİM İÇİN DUYMUŞ OLDUĞUNUZ KAYGI, SİZİN ÇOK OLGUN VE AKIL SAHİBİ BİRİ OLDUĞUNUZU GÖSTERİYOR. BENİ TENKİD ETMENİZ BENİ SADECE SEVİNDİRDİ. ÇÜNKÜ SADECE DOSTLAR TENKİD EDER. ÇÜNKÜ BU ONLARIN İLGİLENDİKLERİNİ, SEVDİKLERİNİ VE DOST OLDUKLARINI GÖSTERİR…
“Bir akıl iyidir, ama iki akıl daha iyidir…” diyen Anton Çehov’un bu deyimine ben de; “bütün aklıbaşında olanların bir arada olması çok daha iyidir…” diyor ve Sevgili HAFİZE Hanımefendi size sağlık, mutluluk, başarı ve huzur ve bol para diliyorum…
Selamlar ve Saygılar
Başta Hülya Hanımefendi olmak üzere, site sakinlerinin ve ziyaretçilerinin Ramazan bayramını can-ı gönülden kutlar, nice yorumlarda yazışmak dileğiyle sevgi ve saygılar sunuyorum…
öncelikle ismimim HAFİZE olduğunu hatırlatayım HAFIZ değil.
Kop gel düşsel alemden gerçek aleme kendini gilman zanneden zatı muhterem.senin seçilmiş olduğuna sen değil bizler karar verelim.ama oda sanal ortamda olmaz.sanal ortamda olmak istediğini olmak ve öyle ahkam kesmek kolay.zor olan bunu gerçek ortamda yapmaktır.herkes neyin ne olacağını emin olki senin kadar biliyordur.herkes kendinden sorumludur kendini gilmanların şahı zanneden zatı muhterem.
AYRILDA GEL GİLMAN DÜŞSEL ALEMDEN KOP GEL ÇABUK GEL.
Sevgili Kutay&Buşra,
Ben GILMANŞAH?ım. Yüce Allah?ın dünyadaki halkettiği, hatta özene bezene halkattiği eşref-i alemim. Eskilerin şairi Mansur; ?Enel Hakk..? demişti amma, NADAN bu deyişi anlayamamış ve Mansur?u karacehaletlerine kurban vermişlerdi?
Ben GILMANŞAH?ım. Bilgiyi, kültürü, estetiği, sanatı, özgür düşünceyi ve insanlığa ait en güzel erdemleri nev-i şahsına dercetmiş eşref-i mahlukum? Tanrı?nın ?OL? emriyle kainatın bütününün bir nüvesiyim, aynasıyım? Varlığın tamamının şifresiyim, çekirdeğiyim?
Sonuçta insanların gideceği hayat ?soyut? dediğiniz hayattır. Elbette akletmeniz gereken şey şudur ki, milyonlarca yıldır var olan yaratılmışların içindeki varlık türü insanın geçmişi 6-7 bin yıldır. Daha önce madde zaten yoktu. (İnsanoğlu bunu BİNG BANG teorisiyle açıklamaya çalışıyor ve zaten açıklayamıyor da.. Teoriye göre patlamadan sonra maddenin bir araya getirilerek oluşturulduğu (yaratıldığı)dır. Tecessüm ettiği halidir maddesel varlık.
Dünyadaki varlıklara ve fuzuli yaşayan kalabalıklara örnek olsun diye benim gibilerin nesli asla tükenmez. Tükendiği an zaten dünya da tükenecektir. İdrak etmeye çalışınız!.. Mudrik olanların varacakları nokta-i saniye İrfan makamıdır. Umarım ulaştığımız ve nadanların da makam-ı âlimizin eteklerinde dolaşmalarını arzu ettiğimiz bu halet-i ruhaniyemizi az da olsa anlama kabiliyetiniz mevcuttur.
Bilirsiniz ki, dünya hayatı ve madde (mutasavvıflara göre) bir rüyadır, yanılsamadır, İnsanın gördüğü ve bildiği herşey gerçek hayatın dünyadaki gölgesi, yanılsamasıdır. Yani Beni nesneler dünyasına davet etmeyiniz. Ben sizin de sonradan geleceğiniz yerdeyim. Yani davet-i ilahiye icabet etmiş ve sizin de hayallerinizin ötesine geçmiş durumdayım. Neye benzer bu bilir misin? Sizin taş devrinde, ben ve benim gibilerin de ultra modern devirlerde olmamıza benzer bu haller? Neyse, fazla kusurunuza bakmıyorum. Beni, yani GILMANŞAH?ı keşfederseniz elbette daha da fazla gururlanacaksınızdır? Ve mutlu olacak, huzur bulacaksınız!.. Bütün mesele ufukların buduna varmaya gayretle gerçek hayata, metafizik aleme duhul edebilmektir.
Demişler ki, kahraman kime denir? Cevabı da şöyle olmuş; ?Ya gerçekten çok cesurlara ya da gerçekten çok cahillere??
?Bekara karı boşamak kolaydır?? sallıyoruz bakıyorum!.. Yok cenneti değil de Rab tutkusuyla yanmak lazımmış? Kutlarım. Ama, yine de varmaya çalıştığınız O Rabb?in gönderdiği mesajların çoğunda ahvalü?n-nas için ya ceza ya mükafat sözü vardır?
Sevgili Kutay(and)Buşra; hani sufinin biri yeni kadı olmuş. Önüne bir suçlu getirmişler ve suçunu söylemişler. O da; ?vurun 1000 değnek!…? demiş? Suçlu can havliyle bağırmış! ?Oooopppaaağğğ Kadı Efendi!? bu ne biçim karar!?.., sen ya saymayı bilmiyorsun ya da hiç sopa yememişsin!..?
İşte bu meselenin aynısı sizin işkembe-i kübradan çıkan manasız kelimelerinize binmiş sallana sallana geliyor!..
Hem doğrular kişiden kişiye değişmez. Belki değerler değişir.. Ama Doğrular değişmez. Aklın yolu doğrular için birdir demiş atalar?
Sırat köprüsünden elbette herkes geçecek. İnancımız tamdır. Kızıldereli atasözü ne der bilir misin?… Der ki; ?Birini yargılamak istediğin zaman, önce gökte üç ay değişinceye kadar onun ayakkabalarıyla yürümelisin.?
Önce kendinizi gerçek yargılamadan önce yargılamalısınız. Başkalarını tartmadan önce kendinizi tartmalısınız. Kendini tartamayanın kavun karpuz ağırlığınca dahi kıymetinin olmadığını her halde kabul edersiniz.
Biz Gılman?ların Şah?ıyız? çoğunun gideceği yoldan bizler çoktan döndük. Halen maddeye esir olanların, nihayetinde maddeden çözünerek, eritilerek, maddeleri yok edilerek düşsel aleme, hayal alemine, metafizik alemine getirileceklerini bilmezler mi?
Tabi suç sevgili halkımız nadanlarda değildir. Suç çarpık eğitim sistemindedir ki, Galileo Galilei?nin; ?Hiç kimseye bir şey öğretemezsiniz. Yapabileceğiniz tek şey, içlerindeki öğrenme isteğini keşfetmelerine yardım etmektir.? Evet, bu eğitim sistemi sevgili halkımıza öncelikle bu yolda klavuzluk etmelidir. Yoksa, Edmund Burke?nin dediği gibi; ?Lüzumsuz şeyler öğrenenler, lüzumlu şeylere kulak tıkamış olurlar.?
Bilgiyi bilginler, kavun ve karpuzları da kantarlar tartar?
GILMANŞAH?ın takipçileri olun, huzuru bulun?Dünyada öğrenilmesi en güç şey, hangi köprünün geçilebileceğini, hangi köprünün de yıkılacağını bilmektir.
Sevgi ve Selamlar
Herşeyi silmek
Bu kadar basit olsa
Ömrümün her gününü
Seninle geçirdiğim için silerdim
Ama mümkün değil
Seni silmek
Hayatımı silmek
Aşkımı silmek
Ve zamanı silmek
Çok sevgili,kusursuz,mükemmel,saf ve duru Gil(Man) ŞAH? Bilmem sıfatlarınızı saymakta yeterli olabildik mi?Bu mütevazılığınızı bir felsefe sitesinde görmekten ne kadar gurur duyduk bilemezsiniz (!) Zira bu tip insanların neslinin tükendiğini düşünmeye başlamıştık..
Cennet,cehennem,ahiret,kıyamet gibi kavramlar soyut olmakla beraber kişiden kişiye göre değişebilmektedir.Yani nesnel olmayan ideal bir kavram içinde bir birey olmak başlı başına bir hayalperestliktir.Sizi nesneler dünyasının gerçekliğine davet ediyoruz…
————–
Gözlemlediğimiz kadarıyla bu hayattaki bazı insanlar hayatı cenneti kazanabilmek için yaşıyorlar…Eğerki sadece cenneti kazanabilmek için yaşıyorsanız bence ilk olarak bunu silmelisiniz 🙂 Yaşayacaksanız ya da yaşamak isteyecekseniz bizi yaratan için yaşamalısınız…Görevlerinizi cennet tutkusu için değil de peygamber ve Rab tutkusuyla yerine getirmelisiniiz…Yapmacık duygularla ödül beklemekten çok,o işe yüreğini koymuş bir insanın aldığı ödül çok daha anlamlıdır…Bilmiyorum sizin gibi yüce,harika bir ”beden” karşısında konuşabilme imkanına lüksüne sahip miyiz ama maalesef efendim bu Dünya sizin etrafınızda dönmüyor..”Ol” diyince de olmuyor bunu da hatırlatırım…Herkesin kendince bir silahı vardır.Bizimde silahımız dokunduğunda acı vermeyen sözdür..Ama gel görelimki sizin bundan baya bi rahatsızlık duyuyor gibi bir haliniz bir tavrınız var…Tüm evrene kendi bakış açınızdan bakıyorsunuz…Ama inanınki evren size öyle bakmıyor…Bu Dünya herkes için aynı değil…Kişiden kişiye değişen bir alemde yaşıyorsunuz…Size göre A doğrudur bize göre B..
Son olarak birşey daha söylemek isteriz ;
”Maneviyat bizim sarayımız,hizmet edenimiz dua,askerlerimiz kelimeler,hünerimiz süsümüz.Şimdi anlayabildiniz mi tüm bunlar bizim iç yüzümüz.Sana ”rab” dediğimizde korkma,o senin de rabbın.Kıldan ince kılıçtan keskin bir geçit bizi bekler,düşersen yanarsın,kendini tart.O terazi de ne kavun tartılır ne karpuz!!”
Sürç-ü lisan ettiysek affola…
Zamanın kara delikleri üzerinde çıplak ayaklarla yol alırken biz yaşadıklarımızın adı geç-miş konuluyor.
Bu yolculuk süresince çıplak ayaklarımız altında ezilen sevdiklerimiz ya da artık istesekte sevemediklerimiz bedenlerimizden kırmızı döken hayal kırıklarımız olup bize batmaktan canımızı yakmaktan öteye gitmedikleri an sonun geldiğini anlıyoruz.Yaşadıklarımız, yaşayamadıklarımız yaşayıpta kavrayamadıklarımız kavrayıpta konduramadıklarımız bitiş çizgisine yaklaştığımızı gösteriyor. Her geçen gün zihinlerimizde işlediğimiz cinayetler bizleri azılı birer katile dönüştürüyor.Maktülü hafızadan kovmak,beraat etmemize kafi olmuyor.Zira yargı kullanmaktan hazetmediğimiz vicdanlarımız olunca savuma hakkımızı bile elimizden alıyor.Siz bu infazı gerçekleştirirken vicdanınız da tahliye kararının imkansız olduğunu fısıldıyor.Hayatlarımızdan silip te zihinlerimizde yer tutanlar, zihinlerimizden silip te kalplerimizde kamp kuranlar yani bütünüyle silemediğimiz insan(cık)lar yaşadığımız herşeyde bizimle beraber oluyor bu yüzden ne yalnızlığı tam anlamıyla yaşayabiliyoruz ne beraberliği…Bu kısır döngüde yapabildiğimiz tek şey onlara kalbimizde suları ve elektirikleri kesmek oluyor. Bu sayede onları karanlığa ve susuzluğa itiyoruz ve işte cinayet serüvenimiz böyle başlıyor.
Bir varlığı bütün bütün silmek için öncelikle zihnimizdekileri silmemiz gerekiyor.Çünkü hatırlanan şey aslında hiç silinmemiş olandır.Kusursuza ulaşma çabası içinde yaptığımız bu eylem en sonunda kendimizdende geçip “ben”i silene kadar devam ediyor.Çünkü sildikçe yeniden yaşanacak yaşandıkça hatalar olacak ve silme eylemi tekrarlanacaktır.Bir poker oyuncusu gibi oturduğunuz masadan oyun bitene kadar kalkamayacaksınız ve elbetteki her zaman elinizde floşroyal olmayacak değiştirmek istediğiniz her kart içinde silme eylemini kullanacaksınız. Kaos kağıtlar bitene kadar devam edecek…Bir el daha? yoo sanmıyorum..
Silmek bir son olsa bile aslında yepyeni başlangıçlara gebe bırakıyor hayatlarımızı…Öte yandan yeni olan her şey silinmiş olan şeyden anımsatmalar uyandırıyor zihnimizde.Yeni olanda silme eyleminin bir parçası konumuna geliyor.Bu sayede us, gerçekliğin bozkırında çelişki çamuruna batıyor.Yazdıklarımız sildiklerimizden vucuda geliyorken ne için yeni diyebiliriz ki?Tarih ısrarla tekerrür ediyorken aynı senaryoda, farklı bir castla…Bizde devam filmimizi uykulu gözlerle tekrar ve tekrar ve tekrar izleriz.Sonra olmadı yine sileriz ve yine en baştan…
Bu ögeyi gerçekten silmek istediğinizden emin misiniz???
Silmeyi de silmek mümkün değil,
Sildiğiniz zaman,
Silinen şeylerden mutlaka başkalaşmış şeyler arta kalacaktır…
İnsana ait olan şeyleri sildiğinizde, İnsanı insan yapan şeyler yok olacaktır..
Dünyadan hayatları sildiğiniz zaman, dünya başkalaşacaktır..
Mümkün mü?
Hafızalardan gılmanları silmek!..
O zaman cennetlerin belki de anlamı olmayacaktır…
Mümkün mü?
İyiye programlanmış insanlara ödül olarak cenneti vermeyi silmek!…
O zaman iyi olmanın anlamı kalmaz!..
Silmeye uğraşmak, kötü olan şeyleri ve hatıraları, belki… Ama, yine de izi kalacaktır insan beynindeki kayıtlarda.
Hafız!
Sözüm sana,
Unutmak için ya aşk, ya Tanrısal ya da üzüm şarabına kaptıracaksın kendini. Acıdan doyumsuz bir zevk alacaksın. Ama asla hiç bir şeyi silemeyeceksin… Bilgisayar gibi kendini formatlayamayacaksın!.. Madde alemi Tanrısal güç tarafından yeniden var olmak üzere silindiğine sen dahi DÜŞSEL ALEME düşeceksin… Ve ben sana HOŞ GELDİN diyeceğim o düşsel alemde… Kimbilir? belki de görüşürüz o düşsel alemde. Ve unutmadaki o düşsel alemde de silme olmayacaktır. Çünkü düşsel alemi yaşayan düşsel varlıklar, geçmişlerini silemeyeceklerinden, geçmişe dönüp özlediklerini yanlarına çağıracaklardır… Ne mutlu düşsel alemin mutlu sakinlerine ve Ne mutlu Hafızalardaki unutulmaz güzellikleri silmeden yaşayacak olan düşleri ve duyguları Hafi olanlara…
Silmek!…
Topraktaki kahverengiyi,
Gökyüzündeki maviyi,
Çiçekteki kokuyu,
Arı?daki balı,
Ufuktaki sonsuzluğu,
Gecedeki karanlığı,
Aşıktaki sızıyı,
Gözdeki yaşı,
Kalpteki ağrıyı,
Dostluktaki izi,
Sözcüklerdeki sıcaklığı,
Hafızalardaki geçmişi,
Gelecekteki endişeyi,
Fakirdeki umudu,
Sevendeki heyecanı,
İnsandaki ihtirası,
Midedeki doyumsuzluğu,
Aşktaki açlığı,
Sevişmedeki doyumsuzluğu,
Başarıdaki heyecanı,
Öldükçe yeniden dirilmeyi,
?.
SİLMEK!…
Mümkün mü?!..
Silmeyi silmek!..
Eğer mümkünse,
Bu ancak;
?Tanrısal bir davranış olurdu??
Ve her son yeni bir başlangıç olurdu.
Selam ve Sevgiler
Hayat öyle birşeyki,varoluştan ölüme kadar olan süreçte silmeden kesinlikle son bulmuyor.Bu yolun sonuna kadar hep biz silmişken,bu yolun sonunda da bizi silecekler…Koyu karamsar renkteki o defteri,süt beyaz bir sayfaya çevirebilmek için verilen çabanın sancıları,bir annenin evladı için yaşadığı,ya da evladının o anneye yaşattığı sancılara benzer.Hep söylenir ”Silinse de izi kalır” diye.Peki o iz nasıl silinecektir? Zamanla geçebilecek birşey midir?Yoksa geçmek bilmeyen zamanlar biçimidir?
Veyahut İnandıklarımızı silebilir miyiz? Espirili bir dille söylemek gerekirse; Gördüklerime değil de ”Sildiklerime inanmam gerek ama nasıl olacak biri bunu bana anlatsın,külahıma anlatsın”.Açık konuşmak gerekirse ben sildiklerime inanamıyorum..Sildiğime mi inanamıyorum yoksa sildiklerimin yaptıklarına mı onu da çözemiyorum..Hani bazen matematik sorusu çözüpte sonucu ”0” buuluruz da ”Yahu ben bunca şeyi ”0” ı bulmak için mi yaptım? ” diye.Ben de soruyorum ben bunca yaşadıklarmı sil baştan olsun diye mi yaşadım?
Silmeye çalıştıklarım ufak bir çocuk olarak kalacak bu yürekte…Ama beden de değil! O ufak çocuk gün gelecek daha da büyüyecek,büyüdüğünde bu yüreğe sığmayacak haneden uçmak isteyecek..Bu yürek de ona izin vermek zorunda kalacak çünkü artık kendi kararlarını kendisi verebilecek…Dur diyemezsinki ona,koyduysa bir kere gitmeyi kafaya,bakarsınki onsuz merhaba dersin yeni bir sabaha..O yeni sabahla başlayan yepyeni ve hız limitlerini aşan süratiyle geçen zaman içinde avutmaya çalıştıklarımızın,bizi avuntularımzdan daha da etkileyici olduğunu anlamanın verdiği o şaşkınlık ifadesi,onsuz günlerin başladığının ilk saatleri :)Gülüyorum..Kalemime de gülmeye başlıyorum artık.Hatta yazarken bile silme mecburiyetinde kalıyorum..Neden? Tam doğruyu bulabilmek için…
Eksiksiz,hatasız ve anlamlı yazabilmek için…Ama hayat bu bu kadar mükemmeliyet olmazki yahu..Elbetki çelmesini takacak bize..Biz de ağa takılmış balık misali,hayatta kalmak için verdiğimiz son çırpınışlarla devam ettirmeye çalışacağız bu masal dünyayı..Masal misali ve karamsar hali,Dünya’da ölüme 5 kalaları çoğaltacak..
Çoğu yazıya zemin hazırlamasıyla ünlü olan ve herkesçe bilinen ”yar,sevgili,maşuk” gibi kavramlar yine gündemde kalmayı başaracaklar,son nefeslerini veriyor olmalarına rağmen..Her hareketleri göze batacak..Eee.Mmm..Göze değil de sanırım yüreğe..Batacak,batacak,batacak ve dibe ulaşacak su almaya başlayan bir gemi gibi…Koşma tipi hayatlarımızın sarmal sarmış çapraz uyaklarında ölçüyü hecelerle tutturmak ve bunları insanlara yutturmak kolay olamayacak.
Bu felekte herkes kendi felaketini hazırlayacak,egoist duygularıyla kendi için yaşayaçak ve herkes kendi için silecek..Silmekten yorulduğumuz için akıttığımız teri bile…
Geçmişi bir çırpıda silmek zor ama olmazı silmek kolay olsa gerek. Her zaman için yaşamı yaşayarak silmezmiyiz zaten. Arkadaşı dostla belki tamam ama dostu düşmanla silmek çok acı?
İnsan bazen geçmişi silip yeni bir sayfayla hayata yeniden tutunmak ister ama sadece ister hep o geçmiş karşısına çıkar bir yerlerde o sayfayı kapatamaz bir türlü. İnsanlar da keşke makineler gibi format atılınca sıfırlanabilselerdi.O zaman geçmişle ilgili bir problemimiz kalmazdı.Nasıl olsa yaşamak istediklerimizi tercihlerimiz doğrultusunda yüklerdik. HERNEKADAR PROGRAMLANDIĞINI İDDİA EDEN CENNET EHLİ OLDUĞUNU ZANNEDEN DÜŞSEL VARLIKLAR BULUNSA DA ARAMIZDA?Bence bizi makineden ayıran en önemli özellik budur.
Sayın filozofum öyle delete ettim demekle silinmiyor her şey ne yazık ki? (eğer formülünü biliyorsanız rica etsem verebilirmisiniz geçmişle ilgili problemlerim var da?)
Ne kadar silersek silelim,biz anlamadan elbetki tozları bizimle ilgili birşeye yapışacaktır…Silmek kadar bu tozları da silip,süpürmek de bir o kadar önemli…Sancılı bir dönemde olsa silmek,bu hayatta da bazen sil baştan gerek! Teşekkür ederim
??
???
ve..
yeniden oluşturmak için silmek
en sonunda silmeyi silmek?
Hülya YALIM
Silmeyi silmeyi yazarken
Başkalaşımı kazıyarak yazmak bu olsa gerek?.