Ölümden korkmamak gerek çünkü bu ölümü fazlasıyla onurlandırmak olur?der yaşamaya çağırıp ölüme davetiye veren Camus, ölümün karşısına yaşamı koyar ama ölüm insan yaşamı karşısında anlamsızdır.
Varlığın karşısında yokluk Yaşamın karşısında ölüm değil,hiçlik?
Camus?nün bütün kitaplarında göze çarpan en önemli özellik,dünyanın kötü bir dünya olduğudur.Bu kötü dünyaya bir şekilde düştüğümüze göre (Tanrı?yı ve Hıristiyanlığı reddetmesine rağmen bu görüşü dinden alır Hıristiyanlığa göre dünyaya düşülür)ne olursa olsun yaşamak gerek.Ancak dünyaya kayıtsız olmaktan çok,kötülüğün bilincinde yaşamak,elbette umutsuzluktan vazgeçmemek kaydıyla olmalıdır bu.
İnsan kavramı Camus?de işte tam da bu noktada şahikaya çıkar.İNSAN kötülüğün bilincinde yaşar ve başkaldırıyı seçerken yaşamayı da seçmiş olur. O günle savaşın bir başkaldırıcı olsa da aslında gizli bir ahlak savunucusudur.Hatta kimilerine göre o ?Tanrısız bir Aziz?dir.
Burada sorulacak soru şu olur heralde;Tanrısız aziz olunabilir mi?Zira din Tanrı?ya dayanır,ahlak dine Peki dini reddettiğine göre onun ahlakı neye dayanacaktır?Camus insana dayanır yani kendine.
“Tanrının tek yararı ona göre masumluğu güvence altına almaktır.?Ama yine de ?İnsanın kendini masum kılması için kendini suçlaması yetmez? der Düşüş?te.
Yalnızlık,yabancılaşma,duyarsızlık gibi kavramları kitaplarında irdeleyen Camus bize bunu en çok Düşüş ve Yabancı?da hissettirir.Her ikisinde de teseli kaynağı alkol ve kadınken, özellikle Düşüş?te kendini bedenden bedene atarak aslında kendinden kaçmak ister.?
Gerçek sefahat kurtarıcıdır der çünkü hiçbir yükümlülük yaratmaz.Onda insan ancak kendisini sahiplenirbu durumda da kendilerini seven büyük aşıkların yeğlediği uğraş olarak kalır o.Ve öyle bir sis içinde yaşıyorum ki der,?içinde gülüş sonunda duyamayacağım kadar hafifliyor.?
Evet der Düşüş?teki kahraman ?ölümsüz olma isteğiyle yanıyordum,ben aşkımın değerli nesnesini hiçbir zaman kaybolmasını arzu etmeyecek kadar çok seviyordum kendimi”. Yabancı?da yine duyarsız,ilgisiz insanlarla ilişkileri zayıf,yine günlük ilişkiler peşinde biri çıkar karşımıza.Her şeye ama her şeye seyircidir bu kişi:Öyle ki kendi ölümüne bile kayıtsız.
Ancak idama mahkum edilirken telkin amaçlı yanına gelen papaza son sözleri ilginçtir:?çok az zamanım kaldı bunu da Tanrı sözüyle harcamak istemem”.
Mitolojide tanrılara baş kaldırıp cezalandırılan Sisifos?un başkaldırısına büyük saygı gösteren Camus buradan yola çıkarak yazdığı Sisifos Söyleni?nde ise intihar konusunu ele alır.
Buna göre ?felsefede tartışılacak bir konu vardır intihar.?Burada yaşamın yaşamaya değip değmeyeceğinin cevabını arar.Yaşamın tüm anlamsızlığına karşın yaşanması gerektiği düşüncesi görüşlerine farklı bir bakış getirir.Çünkü ona göre éirade de bir yalnızlıktır.
Artık umut etme nedenlerini müzelerde aramak gerekir. Başkaldıran insan?da başkaldırının tarihine kadar Camus?ye göre ?başkaldırı kölenin efendisine hayır demesiyle ortaya çıkar”.
Tarihte ise 1789 Fransız Devrimi?yle başkaldıran insan tarihin tanrısı olmuştur.
Dünya görüşü yaşamın anlamsızlığından şaçmalığından kaynaklanan bir yola çıkma olsa da,bir aydın huzursuzluğunu taşıyan Camus her türlü şiddete ve totaliterliğe karşıdır.Erken yaşlarda yakalandığı hastalık onu yaşama tutkusuyla buluşturur.Onda yaşam ve ölüm kavramları hep beraber yürür.
Ölüm gerçeği karşısına yaşamı koyup,felsefi altyapı edebi zenginlik ile bütünleşince ortaya gerçekten ölümsüz eserler çıkıyor.Ancak Albert Camus?ler kolay kolay yetişmiyor.
Hülya YALIM
17.03.2003 Değişim Gazetesi
Her ölüm faili meçhul bir cinayettir aslında.
O seni ansızın bulacaktır;sen onu bulmasan da
Ölüm peşinde sinsi ve de kalleşçedir.
Ve gölgen olan;
Bir katildir.
Sen yaşadıkça ;
Ölüm var olacaktır senle.
Sen yokken de ölüm vardı zaten.
.
Ölümde yaşamda var olmaya devam edecekler.
İyi ki de varlar.
Oluru varsa eğer ölümün.
Gençten sürprizleri olmasa.
(inakipoğlu)